ekrana dalgın bakan çocuklar
ve sade bir dost arayan hayat
siz kapıyı vurmadan girin
cinnete ve istiridyenin kalbine
sonra tıkanmış bilincin kanalları
hasarlı bilek, çalınan dikkat
siz de
sanki kanatları açılmamış her kuş bendim
ne yana dönsem
sokaklardan çekilen merhamet sloganları
replikleri kuşkuyla dolu bir yara
ve dalgaların köpük şarkısı
kurtuluşum sandım suskunluğumdan
insan dedim, şirazi gibi olsun istedim
bir damla kan bin bir harf akıyor yanaklarından
baktım sanal alemler senin
deniz kabukları gibi kayboluyor göğünde
pencereden sarkıttığım sırça hüzünler bunlar
bunlar masallara düşmeyen kelimeler
gözleri parlıyor, bir ip düşe indikçe
buradayım, evsizlerin evinde
tabelama bakıyorum sürekli
unutmayayım diyorum yüzümü
nasılsa silindi silinecek kalplerden
cevabı sihirbaz mıdır bazı soruların
ya da parlayıp sönen kıvılcım?
örneğin bir kere soruldu
yeryüzü distribütörlerine
“aranızda kaç kişi istiyor yaşamak
tasarladığınız evrende?”
nükleer bomba diyor fadell
tüm sanal ağların ceplerindeki çiçeklere
zaaflarını sayıyor bir ihtiyar ilencinden
her bir demet begonvil bir demet taş
benzemek istediği kullanıcıyla arasındaki mesafeye
ekrana dalgın bakan çocuklar
denizleri ölmüş balıklar burası
hem hava alsın diye açılır hayat
hem ayrılabilir bazen insan
deniz köpüğünü gözlediği tepeden
dışta kaskatı içte geçimsiz bir dünya -olsun
bir elimden tutun
utançtan söz eden bulut çadırında
yokluğun kabul edilişi hatrına
diğer elimle
müşfik bir yalnızlık arıyorum
iş ilanlarında
Sinem Çağlancı
1 Yorum