gölgeli sokaklara sürünür günah
iblis meyleder kiralık karanlığa
soylu ölüm bekletme artık
tatlı nefesin pamuk şekeri
merhametsiz vicdanımı al
tabutu seçince ölmek güzel
çocuk yolların ucu denizde
orda biter viran düşler
ve kalın çalınca çellolar
efendimiz soylu ölüm
merhametsiz vicdanımı da
çiçekli ağaçlara eser rüzgâr
kapılar yekinir suskunluğuna bir bir
Kâbe’nin örtüsüne sarınsam bu gece
kışın soğuk sularında köpük köpük
efendimiz, bekletme artık
günahları semirmiş örümcekler çıkar düğüne
ihtiyar bir öfkeyle bakar geceleri meydanlar
ve hasretle yaşlanır kızlar pencerelerde
efendimiz, bekletme artık
adını bağırdım vaktin
rüzgârda üşüyen tohumun nasibi ne
ürkmez mi insan toprağın iştahından
gün ağarken ölürsem eğer
güneş mi sürülür gözlerime
ah efendim
kadınlar süpürmeden seslerimi yerden
gel artık, dökülmeden karların sıtması
serpilmeden üzerime aminler
düşen her tane bir baygınlık
bir demet kar avuçlarımda duam
göklerden yankılanır gölgem
mecnun kuşlar dökülür dudaklarımdan
saçlarım bulut bulut, okşar annem
fısıldar, “hadi, eritmeden sür yüzüne”
soylu ölüm, efendimiz
günahlarımı da merhametinle
Mustafa Sarı
