Anne, normal bir şeymiş gibi
Alıştırıyorum kendimi,
“Yaşamak” denen eklem ağrısına.
Toprağı avuçladım, sayısız şey öğrendim.
Kaygı kapımı çaldığında, kuşlara yem verdim.
Toprağı çapaladım, gülleri budadım,
Sıkılınca tekrar tekrar naneleri kokladım.
Anne, bıktım doymayan iştah ve korkunç susuzluktan.
Pencereme kondukça ruhlar, bedenimle besledim.
Göverdi budak veren, bu solacağını bilen hayat.
Memeden süt fışkırdı, sinsice uzadı dalımda bir diken.
Anne, rüzgârın unuttuğu çalıyım, kurumama ramak…
Etimden sıyrıldım, kaderim yangın merdivenleri…
Zihnimin darağacında sırasını bekleyen rüyalar,
Sana, mutlu karanlığa dönmek istedim.
Anne, yüzümde her gün yeni bir mağara oyuldu.
Kurtlar kemirdi yalnızlığımı kuşatan bütün kirişleri.
Çakmak taşında gizli ateşi gördüm, yandım.
N’olur bir cümle söyle, kaderime tutanayım.
Anne, yüzümün arkasında bir katil saklanıyor.
Çaresiz, hayat sularıyla boğulmuş belleğim.
Ruhum, içi kan dolu kalp, ebedi sürgünler ülkesi.
Yemene döndüm, o rüzgârı bekliyorum.
Sulhi Ceylan
(Olağan Şiir Dergisi, 40)
1 Yorum