güne takılı kaldım
bir atın ezberini bozan yollardan
bitlenmiş kelimeleri çıkarttı sözlükler
artık günleri kusan takvimlerde
saniyelerle çarpışan zihnim
yanılgılarda kahroldu
dilime ecza olacak iki sigaralık tütüne
şarkı söyledim
doğunun sosyolojisi böyle idi
çay ocaklarından taşan siyaset de
etimin zedelediği safrana dirimi kattım
gücümün etimle zedelediği kibrime
duraklardan vitrin gibi şeylerden izledim
televizyonsuz rüyalardan aklımın şebekesini
çekemeyen
uyku öncesi tedirginliğini yaşayan dünyalılar
nasırlarının yorgunluğuyla irkildi
başını belaya sokmamışsın bugün de’nin sevinçliği
terli atlarla yola koyuluşum güven veriyor radarlara
kilometrelerce atışım nişan tahtasında bugün
hangi güneşi sermişler önümüze öyle
büyüsü bozulan mercekler retinaya zarar
ışığını kaybetmiş ateşböceği intiharında
otuz yaşıma yakın duran duvardan
üfültüsü bozulan flüte
rüzgâr gözbebeklerinden öpünce kapandı kepenkler
serseriye kalmış işçilerin kira derdi
o körlüğü gecenin benim ıslığım
çaresiz kalır elimin plastiğinden aynalar
çocuklarını doğuran bahçelerde toprak
beş yaşındaki gölgenin ayakkabı numarası
güne takılı parmaklarında izin
ağrının nişan yüzüğü
Bilal Can