Güllerin dikenlerle çevrili olmasından şikâyet etmemeli, dikenlerin arasında güllerin olduğuna şükretmeliyiz. Dikenler yalnızca ders vermekten ibarettir. İşte bu misal. Bu millet hep gül oldu, yaşadığı zorluklar ise diken. Onca dikenin arasından güzelliğimizi, kendimizi göstermiş olmamız başarının ta kendisidir zaten.
Yıl 1923 ve rejim değişikliği. Ulu çınarın yeniden yeşermesi için ilk adımlar… Bu yolda atılan adımları halkın arasından bir çınarla, Mehmet Nuri Öztürk ile değerlendirdik. İşte o röportaj.
***
Doğum tarihinizi öğrenebilir miyim?
1937 doğumluyum.
O zamanlardaki toplum ile bugünkü toplumu karşılaştıracak olursak ne gibi farklılıklar var?
Hükümetler değişti. Bununla birlikte milletin durumu da iyiye doğru ilerledi. Eskiden emekli sayısı oldukça azdı, şimdi ise oldukça fazla. Biz IMF’e dayanarak ayakta duruyorduk şimdi ise tek başımıza ayakta durabiliyoruz.
2.Dünya Savaşını gördünüz mü?
Ben hatırlamıyorum ama amcam 1.Dünya Savaşında savaşmıştı.
Zaman geçtikçe insanların ihtiyaçlarında öncelikler değişir. O zaman ile bugünü karşılaştıracak olursak; o zamanlar insanların en çok ihtiyaç duyduğu şey neydi?
O zamanlar insanlar fakirdi. Yeme, içme ve barınma gibi ihtiyaçları öncelikliydi. Bir fakirlik söz konusuydu ama şimdi çok şükür bu durumda değiliz. Ekonomik yönden oldukça geliştik.
Türkiye Cumhuriyeti sizden yalnızca 14 yaş büyük. Osmanlı’nın devamından ibaret olan bu devletin geleceğe doğru yürüdüğü bu yolda; bu millete ve devlete tavsiyeleriniz ne olur?
Biz Türk-Kürt kardeşiz. Bizim bu beraberliğimizi bozmak isteyenlere fırsat vermeyelim. Peygamber duası almış bu millet; dışarıdan oynanan oyunlara gelmemeli. Dikkatli olmak lazım, birlik olmamız lazım.
Malumunuz Ramazan ayına girmek üzereyiz. Sizin çocukluğunuzda Ramazanlar nasıl olurdu, Karagöz ve Hacivat oyunu oynanır mıydı?
Karagöz ve Hacivat oyunu İstanbul’da falan oynanırdı ama bizim burada hiç oynanmadı. Sadece sinema vardı. Televizyon, radyo yoktu evimizde. Oruç tutar, iftar saatini beklerdik. Bu kadar. Yaptığımız başka bir şey yoktu.
Çocukluğunuzda bir gününüz nasıl geçerdi peki?
Ev işi, tarla işi varsa onları yapardık. Yoksa arkadaşlarımızla dışarıda muhabbet eder, oyun oynardık. Şimdi çocuklara bakıyorsun hepsi bilgisayar, internet başında. Bizim zamanımızda böyle bir şey yoktu. Soba yalnızca köyün zenginlerinde olurdu biz de oraya toplanırdık akşamları. Büyükler konuşurdu, hikâyeler anlatırdı biz de dinlerdik başka bir şey yapmazdık çocukluğumuzda.