Ruhun Dirilişi

Ruhun Dirilişi

Künye: Sezai Karakoç, Ruhun Dirilişi, Diriliş Yayınları, İstanbul 2005.

***

Tabiatla insanın kaynaşmasında altın oran. Büyük şehirlerin insanı hadımlaştıran etkisinden kurtuluştur. Köyün, insanı, tabiat içinde eritişinden arınmadır. (sy.20)

Sûre-i Yusuf, dünya ve insanoğlu var oldukça kendini inandığına adayan her inanmış kişinin kaçınılmaz bir şekilde geçireceği acı tatlı günlerin, başarıların ve skandalların, yenilgilerin ve zaferlerin, batış ve çıkışların, düşüş ve yeniden doğuşların, çilelerin ve bağışların, ilahî armağanlara erişmelerin bir peygamberin gerçek hayatında sembollerini derlemektedir. (sy.25)

Hz. Yusuf’un Mısır’a gidişi, Hicret’e benzer. Hz. Yusuf’un Medinesi Mısır’dır. (sy.33)

Allah’a inanmayan çağ, ölü bir çağdır. Çağ, Allah’a inanmakla dirilecektir. (sy.48)

İnsanın ne kadar da çok düşmanı var. Önce insan, kendi kendinin düşmanı. Nefs, ruha zıt bir üslûpla dünyaya yönelir, eşyayı kucaklar ve oluşu yorumlarken, her şeyden önce insanın kendi kendine olan zulmünü dile getirmekte, varlık aynasına insan biçiminde bu zulmün gölgesini düşmektedir. Nefs, insanın enfüsî düşmanı. İçten vuran düşman. Ve insanın bütün öbür düşmanlarıyla elbirliği eden düşman. Onsuz hiçbir düşman insana gerçek bir zarar ulaştıramaz. (sy.57)

Çağımızda ne kadar çok tağutlar, tağut taklitçileri, tağutlaşanlar, tağutluğa özenenler vardır. (sy.61)

Uyanan yeni kıtalar ve ülkeler de, ilk acelecilik içinde sarıldıkları, gerçekte yine bir batı ideolojisi olan komünizm ve sosyalizm akımlarından, yani insanın insana kulluk ettiği, bir takım putlara taptığı modern paganizmden vazgeçmek, sıyrılmak zorundadır. (sy.73)

Batı doktrinlerinden hiçbiri,  ne kapitalizm, ne komünizm bir çare getirebilmektedir. Üstelik insanlığın trajedisini artırmaktadırlar. Ateşi, kanın akmasını, her taraftaki nihilizmi ve anarşizmi karşılıklı olarak körükleyip durmaktadırlar. İşte doğu dünyası bu iki doktrinin karşısına yeni bir doktrinle çıkmak ve insanlığın kurtuluşunu ödev olarak üzerine almak zorundadır. Doğuda bu orijinal medeniyeti ancak İslâm temsil etmektedir. (sy.89)

Âmentü bir müjdedir. Tek başına Allah’ın varlığına inanmak, insanın varlık muammasını çözmesi ve bu muammanın karanlığında sağlam bir ipe sarılması için yeter bir müjdedir. (sy.106)

Sartre, felsefi anlamda, yine kendi “seçiş”iyle intihar etmiştir. Camus ise, karşısında en büyük soğuk absürd terleri döktüğü ölüm tarafından susturulmuştur. Böylece, cebriye-kaderiye ve mutezilenin çok daha geniş ve derin anlamda tartışıp içinden çıkamadığı insanın alınyazısı problemine bu çağdaş filozoflar da yeni bir ışık tutamadan kapadılar eski defterlerini. (sy.118)

Ölüm, doğum gibidir. Ölmekle öteki dünyaya doğmuş olacağız. Ama artık o doğuş, son doğuştur. (sy.148)

 

Aktaran: Sevil Kuzu

DİĞER YAZILAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir