Yahya Paşazâde Malkoçoğlu Bâli Bey (Koca Bâli Paşa)
Malkoçoğluları, Osmanlı ordusu ve bürokrasisinde on dört kuşak hizmet etmiş Amasyalı bir aileydi. Bu aile, Malkoç Bey’in 1389’da Birinci Kosova Savaşı’nda adını duyurmasından Yavuz Ali Paşa’ya, 1604’e kadar tarih sahnesinde yer almışlardı. Bu etkili, cesur aile sadece savaşlarda akıncılıklarıyla değil aynı zamanda vezirlik, sancakbeyliği ve beylerbeyliği gibi devletin üst düzey kademelerinde de görev almışlardı. Hatta ailenin bilinen son ismi olan Yavuz Ali Paşa’nın, döneminde gösterdiği cesaret dolu faaliyetleri ve siyasi başarıları, dönemin iki önemli şairi Kelamî ve Muhyî tarafından yazılan “Vekayi-i Ali Paşa” adlı minyatürlü bir esere konu olmuştu. Kanûnî döneminde bahsi geçen şahsiyet ise sekizinci kuşaktan Yahya Paşazade Malkoçoğlu Bâli Bey’dir.
Koca Bâli Paşa
1495 yılı doğumlu Koca Bâli Paşa, Sultan 2. Bayezid’in kızı Hüma Sultan’ın oğludur. İyi bir saray eğitimi alan bu akıncı beyi, en başta Semendire Beylerbeyliği görevine atanmıştı. Bu görevin ardından Belgrat seferinde gösterdiği faydalar sayesinde henüz 26 yaşında Belgrat Sancakbeyi olmuştu. Sonrasında ise Bosna Beylerbeyliği vazifesine getirilmişti. Kanûnî Sultan Süleyman’ın akranı olan Koca Bâli Paşa, akranlık bakımından dönemin üst düzey yöneticilerinden olan Pargalı İbrahim Paşa‘yla da benzerlik gösterir.
Seferden sefere koşan Koca Bâli Bey, özellikle sağ ordu komutanlığı yaptığı Mohaç Meydan Muharebesi’ndeki (1526) faydasıyla göz doldurmuştu. Özellikle sefer esnasında, bir hafta gibi kısa bir sürede ordunun zorlu bir nehirden geçip Mohaç ovasına ulaşmasını sağlayacak şekilde bir köprü inşa ettirmesi, savaşın kazanılmasına büyük katkı sağlamıştı. Bu muharebenin ardından ise Budin (Budapeşte) Beylerbeyi ve sonrasında da vezirlik mevkiine yükselmiştir. Hatta Budapeşte Osmanlı’nın elinden çıkana dek buradaki en büyük meydanın adı “Gazi Bâli Paşa Meydanı” olarak anılmıştı. Gazi Bâli Bey, 1548 yılında devlet adamlığı için çok verimli olan bir yaşta, henüz 53 yaşındayken vefat etmişti.
Koca Bâli Paşa ile Kanûnî Sultan Süleyman arasında geçen bir olay ise bir hayli ilginçtir. Koca Bâli Paşa, Mohaç MeydanMuharebesi’nde gösterdiği fayda için verilen iki tuğun üçe çıkarılmasını rica ederek padişahtan bir tuğ daha istemişti. Devlette yükselmenin; standart yaş, kıdem ve hizmet karşılığında olduğunu bilen Kanûnî, Gazi Bâli Bey’e özetle şu mektubu yazmıştır:
Yadigârım ve muhterem lalam Gâzi Bâli Bey,
Berhudar olasın, yüzün ak olsun! Bizden bir tuğ dâhi arzu eylemişsin. Henüz bir tuğ zamanı değildir. Sana Muhammed Mustafa’nın (s.a.v) fetih tuğunu verdik. Bu ihsân üzerine iyilik olmaz. Bunun şükrünü bilip yerine getiresin. Bilesin ki bey olmak iki kefeli terazidir. Bir kefesi Cennet, bir kefesi Cehennemdir. Bir adaletle hükmetmek, yetmiş yıllık ibâdetten efdâldir. Âhireti hatırdan çıkarmayasın. Serasker olduğun yerlerde ve hükmünün geçtiği mahallerde bir kimseye zulüm ve düşmanlık etmekten şiddetle sakınasın, Âhirette bize hitâb olunursa, senin yakana yapışırım. “Ol vilâyetleri kılıcımla feth eyledim” demeyesin. Memleket, Allah u Teâlâ Hazretleri’nindir. Dikkat edesin, nefsine gurur getirmeyesin.
Çok kimseler vardır, elinde fırsat olmadığı zamanda zâhidlik ve iyilik yüzü gösterip eline fırsat geçtiği zaman Firavun ve Nemrûd olur. Ol kimseleri tecrübe edip göresin. Eğer evvelki hâli son hâline uygunsa, hizmetinde kullanasın.”