Künye: Meydan Ortaya Çıktığında, Sezai Karakoç, Diriliş Yayınları, 2011, İstanbul.
***
İskeletimle birlikte bir özü taşıyorum. Özümle görüyorum, tutuyor, dokunuyor ve kemiklerimi taşıyorum. (Sf. 7)
Kıyısız, uçsuz bucaksız doğumlu olmak istiyor canlı yaratıkların tümü. Dünya hayatındayken meğer ben hep bir doğum deryasında yaşıyormuşum da farkında değilmişim. (Sf. 12)
Güneşin battığını kimse fark etmemişti bile. Kimse zaten neyin farkındaydı ki; sanki gece olmuyor, sadece her şey karanlığa karışıyordu; dağlar karara karara sönüyor, sonra siyah bir levha gibi ortadan kayboluyorlardı; suların sesi işitilmez oluyor; kuşlar çekilmiş; tabiat ölmüş; yeşil renk yeryüzünden çekilmiş; yalnız durmadan sürekli olarak kar yağmakta. Tek canlı, tek kımıldayan kar… (Sf. 21)
İnsanları hastalık dedikleri hain sağlıktan daha yüce bir yaşantıya çektiğini anlıyorum. Ve yüce yaşantının daha gerçek olmadığını neden iddia eder durur bir takım adamlar? (Sf. 33)
Mevlâna, hep durmaksızın baştanberi gelen ve gittikçe artan, fakat hiçbir zaman tam yaklaşılamayan bir musikîdir. (Sf. 36)
En büyük peygamberin ayı ikiye bölerek yaptığı gibi bir el işaretiyle ölüm ve hayat ikiye ayrılmakta. (Sf. 38)
Ya ev? Evin abdesti daha görkemli bir bakıma. Gökle, bulutlarla, yağmurlarla abdest alır o. Güneşte kurunur. Güneşi bir bornoz gibi sarınır ev. Ama, gün gelir, yıkılmaz dediğimiz ev de yıkılır. (Sf. 50)
Birkaç ölüye vaktinden önce dirilme izni verildi. Kalktıkları mezarlık, dağın yamacındaydı. Gecenin gözleri olsaydı, birkaç mezarın kımıldadığını, kabarıp yarıldığını görecekti. Görünüşün kımıltısızlığına karşın, kimse, eşyanın gözleriyle, bu olağanüstülüğe tanık olmadığını söyleyemezdi. (Sf. 62)
Her düşüş bir yükseliş sanılır. Ya da, en azından bir yükseliş adına olur. (Sf. 63)
Yerkabuğundaki bütün canlılar alçakgönüllüydü. İnsan denen yaratık hariç. Öbürleri yeryüzündeki alın yazısı sınırlarına saygılıydı. Ama insanoğlu, yeryüzüyle yetinmeyip gökyüzüyle de uğraşıyordu. (Sf. 70)
Ancak insanın ulaşamadığı yerler temizdi. Ve insanoğlunun ulaşamadığı gökyüzü temizdi. Ve ancak, doğan, bir dağın ucundan çıkan yakıcı güneş temizdi. (Sf. 71)
Aktaran: Muhammet Emin Oyar