Kendini Mayalamak

Nasreddin Hoca, nükteli sözleriyle tanıdığımız, aynı zamanda âlim ve mutasavvıf vasıflarını haiz bir şahsiyet. Hoca’nın bu vasıflarını, sözlerine derinlik kazandıran etkenlerin başında gösterebiliriz. Fıkralarının eskimemesinin sebebi belki de budur. Nitekim Hoca’nın isminin geçtiği ilk yazılı kaynak olma özelliği taşıyan Ebülhayr Rûmî’nin Saltuknâme’sinde geçen şu ifade, Hoca’nın söylediklerinden ötesini kastettiğini bize gösteriyor: “Hoca Nasreddin’in sözleri görünüşe göre tuhaf olsa da aslında gerçektir ve mecaz anlam içermektedir. Hoca’nın sözlerinde birçok remizler (ince anlamlar, işaretler) vardır.” Sulhi Ceylan, Kendini Mayalamak kitabında bu remizlerin peşine düşüyor. İnsanın ben’ini merkeze alarak insana dair çıkarımlarını Nasreddin Hoca’nın fıkralarından ilhamla kaleme alıyor. Yazarın ifadesiyle “Mademki hayat insanın kendini tanıma imkânıdır ve bu bir yolculuktur, bu yolculukta bizden öncekilerin ayak izlerini takip etmek zarurettir. İşte burada Nasreddin Hoca karşımıza çıkıyor.” Kitaptaki her bir başlık bir fıkrayı ve onun dört farklı şerhini içeriyor ve adeta insanın derununa ayna tutuyor. “Benliğin Kıblesi Menfaattir”, “Zahirden Batına Yol Bulmak ya da Gökkuşağının Renklerinde Kaybolmak”, “Beni Kendime İnandırır mısın?”, “Kuyu İlk Nerede Oluşur?” gibi merak uyandıran başlıklar kitapta mevcut.

Sulhi Ceylan’nın Nasreddin Hoca fıkralarına yaklaşımına ilişkin usulünün temelinde tasavvufi muhteva önemli bir yer tutuyor. İnsan zahir ve batın yönlere sahip bir varlık olarak yaratılmıştır. Onun batıni yönü söz konusu olduğunda, tasavvufun çok önemli bir konumda olduğu su götürmez bir gerçektir. Yazar Nasreddin Hoca’nın vermek istediği mesajları, onun mutasavvıf vasfını da dikkate alarak şerh ediyor. Hal böyle olunca İbn’ül Arabi hazretlerinden, Mevlana hazretlerine, Feridüddin Attar hazretlerinden, Yunus Emre hazretlerine birçok sufiye atıfta bulunuyor. Tüm bunlardan hareketle kitapta asıl şerh edilenin fıkralardan ziyade insan olduğu sonucuna ulaşıyoruz. İnsanın bir muamma olduğunu ifade eden yazar, tam manasıyla bir türlü şerh edilemeyen ve kendine karşı kör olan insanın, eksiklik ve zaaflarını konu ediniyor ve bu zaafların çözümüne dair bir fıkrayı merkeze alarak ipuçları sunuyor.

“Ne Olmadığını Bilmek” başlıklı yazıda yer alan fıkrada: Nasreddin Hoca’nın velilerden olduğunu işiten ahali Hoca’ya “Madem öyle keramet göster de inanılım” deyince Hoca “Ey dağ yamacıma gel” der. Dağın hareket etmemesi üzerine Hoca dağa doğru yürür. Bu durum karşısında ahali “Hayırdır hocam, dağ gelmiyor mu yoksa?” deyip gülüşmeye başlayınca Hoca: “Biz tevazu ehliyiz. Dağ gelmezse biz ona gideriz.” diyerek karşılık verir. Yazar bu fıkradan hareketle yaptığı şerhlerin ilkinde tevazua bilincin eşlik ettiğini, kişinin acziyetini idrak etmesinin tevazua sebebiyet verdiğini söylüyor. İkincisinde halkı nefse benzeten yazar, halkın yani nefsin keramet görme isteğinin, manevi kazanımları somuta indirgeme gayreti sonucunda ortaya çıktığını açıklıyor. Fıkranın bir diğer şerhinde ise tevazunun üstünlüğünü şu sözlerle ifade ediyor: “Nefsi kibirden uzaklaştırıp tevazu ehli eylemek; dağları yerinden oynatmaktan daha büyük keramettir. Diğer bir deyişle keramet, dağları yerinden oynatmak değildir. Asıl keramet, nefsin dağlar gibi yükseklik/büyüklük iddiasını tevazu ile yerle bir edebilmektir.” Yazar okuru kimi zaman bu şekilde adım adım esas şerhedilmek istenilene hazırlarken kimi zaman ise konu itibariyle birbirlerinden bağımsız şerhlerle okurun zihninde farklı pencereler açıyor.

Kendini Mayalamak, Evliya Çelebi’nin ifadesiyle ulema-i dünya vü din, simurg-ı kaf-ı yakin el-Mevla Hazret-i eş-şeyh Hoca Nasreddin’in fıkralarına bakış açınızı değiştirecek, ufkunuzu genişletecek bir kitap. Kültürümüzün taşıyıcılarından Nasreddin Hoca’nın fıkralarının insana tuttuğu aynadan kendini görmek, işaret ettiği hakikatler üzerinden kendini mayalamak isteyenler için…

Oğuzhan Yılmaz

DİĞER YAZILAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir