Kendini Arayan Adam Arkaş’ın Günlüğü

Künye: Kendini Arayan Adam Arkaş’ın Günlüğü, Mihail Nuayme, Kaknüs Yayınları, Çev: Hüseyin Yazıcı, 5. Baskı, 2014, İstanbul.

***

Ben susmanın tadını anladığım halde, konuşanlar konuşmanın acılığını anlayamadılar. (syf. 17)

İyi niyet, ancak doğrusu olmayan ifadesi ile yalan söyler. Kötü niyet ise doğruyu taklit eden ifadesi ile yalan söyler. Sözler doğru ve yalandan ibarettir. Susmak ise hilesi ve yalanı olmayan bir doğrudur. Bunun için insanlar konuşurken, ben hep sustum. (syf. 19)

Ben yaptıklarım ve ürettiklerimden önce düşündüklerimle varım. Fikir bir yerde durmaz, rüzgâr gibidir. Meralar üzerinde eserse mera kokusunu alırsın, çöplükler üzerinde eserse, çöplük kokusu alırsın. Düşünen bir varlık değil de varlıklaşmış bir düşünce olduğum sürece, her an yeni bir insan oluyorum. (syf. 21)

Gözlerine baktım. İnsanlığın bütün hüzünleri ve dertleri kirpiklerinin arkasından bana bakıyordu sanki. (syf. 24)

Bilmediğini inkâr etmek, insanın doğası gereğidir. Öyleyse insanoğlu niye kendini inkâr etmiyor? Yine sadece duyu organlarıyla bilgilenmeye çalışması, insanın cehaletindendir. (syf. 31)

İnsanlar da alışkanlıkların kölesidir. (syf. 35)

En geniş ve en güzel dil en kolay olanıdır ki o da düşünce ve kalp dilidir. Dudak ve dillerin lisanı ise insanoğlunu düşünce ve kalp diline ulaştıran bir merdivendir. Bu özellikleri taşımayan dil, kuralları en çok olan ve merdivenin en alt basamağında bulunandır. Bu özelliklere uyan dil ise kuralları en az olan ve merdivenin en yüksek noktasında olandır. (syf. 50)

Sanki her adımda onu ensemde hissediyorum, her lokmada onu çiğniyorum, her nefeste onu soluyorum, bedenimin bütün liflerinde onu duyuyorum, dokunduğum her şeyde ona dokunuyorum; gördüğüm, duyduğum her şeyde onu görüyor ve onu duyuyorum… (syf 62)

Ölümün olmadığı bir dünya, sıkıcı bir şekilde var olan bir dünyadır, çünkü ölümsüzlük ölümdür. (syf 63)

Köle, köle pazarında alınıp satılan değil, kalbi, köle pazarı olandır. (syf 73)

İnsan, ölüm için değil, hayat içindir; cehalet için değil, bilgi içindir; kölelik için değil, özgürlük içindir. Fakat her insanın bir zamanı var. Zaman ise çok, ama çok uzundur. (syf 82)

Ölüm uykusu, varlıktan faydalanma yeteneğini kuvvetlendirecek ve gece uykusundan ertesi günü yaşama isteğiyle uyandığın gibi, yeni bir hayata, yeni bir hevesle uyanacaksın. (syf 96)

Ey Arkaş, yaratıcı irade sırrının dışında dünyasının bütün sırlarına vakıf olsaydın, şiddetli bir fırtınanın ortasında bir tüy gibi ve zifirî karanlık bir gecenin içinde şaşkın bir şekilde kalakalırdın. (syf 97)

Sevgimi ellerimle kurban ettim. Çünkü bedenimin tahammül edebileceğinin ve ruhumun arzulayabileceğinin çok ötesindeydi. (syf 103)

Her şeye, her işe ve her insana farklı fiyat biçen insanlara acıyorum. Çünkü fiyat biçilemeyen, listelere, denklemlere ve anlaşmalara sığmayan hayat, onlarla alay ediyor. Kalpleri tedirgin, düşünceleri karışık, sinirleri gergin, kinleri dipdiri hale gelir; şehvetli uyanır, kazanları kaynar, içindeki pislik kaynayıp taşar ve insanlık için çalışanlar tek bir hedef uğruna çalıştıklarını unutup birbirleriyle savaşmaya, tartışmaya, birbirlerini boğazlamaya başlar. Ve birden tırpan kılıca; kazma tüfeğe; kalem topa; mürekkep baruta; söz kurşuna ve yine birden binalar harabeye; ışık karanlığa, hayat da kıpkızıl bir ölüme dönüşür. (syf 115)

Gece tam sona ermek üzereyken, hoş bir ışık hüzmesi sisi deliyor, gözlerimin ve ayaklarımın önündeki karanlığı dağıtıyor ve elindeki lambayla yavaş adımlarla bana doğru gelen bir gölge görüyordum. Sen o gölgeydin Arkaş! (syf 138)

 

Aktaran: Adem Suvağcı

 

 

 

DİĞER YAZILAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir