Kadıköyü

 

Kadıköy – 1955

Künye: İstanbul’un Ansiklopedik Öyküsü, Haldun Hürel, Kapı Yayınları, 2. Baskı, Ağustos 2010, İstanbul
***

KADIKÖYÜ

İstanbul’un fethinden sonra kentin ilk belediye reisi (kadı) olarak atadığı Hızır Çelebi’nin, Sultan Fatih tarafından kendisine bahşedilen köyü idi şimdiki Kadıköyü, yani “kadı’nın köyü”! Burada yaptırdığı küçük camisi de şimdiki meydana yakın Osman Ağa Camisi’nin yerindeydi. Nasreddin Hoca’nın kızının torunu olduğu söylenen Kadı Hızır Çelebi’nin mezarı ise, Unkapanı Plakçılar Çarşısı’nın (İMÇ) içindedir. Kadıköyü Çarşısı’ndaki Osman Ağa Camisi 17. yüzyıl başlarından kalma, bölgenin en önemli eserlerinden biridir. Yanındaki Sürmeli Ali Paşa Çeşmesi ise 1732 tarihlidir. Aynı kişinin bir diğer çeşmesi de çarşı içindedir. Altıyol’a çıkan caddedeki Osman Ağa Çeşmesi ise 17. yüzyıldandır.

Çok sayıda Rum ve Ermeni kiliselerinin de görüldüğü Kadıköyü’nde, özellikle 19. yüzyılda, Suadiye’ye dek, yeşillikler içinde geniş çiftlik arazilerine sahip paşa konakları görülürdü. 1930 yılında ilçe statüsünü alan Kadıköyü’nün tarihî geçmişi İstanbul’dan bile eskidir ve MÖ 680’lere dek iner. O zamanlar surlar içindeki bu kente “Kalkedonia” derlerdi. Kent surlarının tam güzergâhı kat’i olarak bilinemese de, bazı kaynaklar bu surların güneyden Mühürdar sırtlarına, doğu yönden Altıyol Tepesi’ne, kuzeyden ise Yeldeğirmeni civarına ulaştığını kaydetmişlerdir.

Kadıköyü yakasının önemli yükseltilerinden olan Kayışdağı’ndan çıkan ünlü Kurbağalıdere çevresindeki Kuşdili Çayırı, Hasanpaşa-Uzunçayır, Moda Çayırı, yakın tarihlere dek İstanbul’un en çok tercih edilen mesire alanlarından birkaçı idi. 5. yüzyılda İstanbul kara surlarını yaptıran Doğu Roma İmparatoru II. Teodosius da bir süre Kadıköyü’nde oturmuştu. (Sayfa 416)

MODA

Kadıköyü ile Fenerbahçe arasındaki bir burunda yer alan bu ünlü sayfiye semtinin adı, batı modeli bir yaşam tarzını ve onların “moda” sını izleyen bir zümrenin varlığından gelir. Bir zamanlar Kadıköyü yakasının en gözde yazlık mekânlarından olan Moda’nın adı konusunda, “surlar içindeki kara” anlamına gelen “motta” sözcüğünün kullanıldığı da söylenceler arasındadır. Daha çok aristokrat gayrimüslimlerin, Levantenlerin, İngiliz ailelerin yeğledikleri ve çeşitli güzel köşkler inşa ettikleri harikulade deniz manzaralı bu semtin büyük bölümü çayırlıktı o yıllarda. Hatta avcılık bile yapılırdı bu Moda çayırlıklarında. Derler ki, Belgrat ormanlarından önce, avcılık Kadıköyü’nde başlamıştır! Burada yaşayan Cihanoğlu isimli avcı, bu yöreyi “çifte” tüfeği ile tanıştıran ve avcıları örgütleyen kişiydi. Atatürk bu haberi alınca Cihanoğlu’nu Ankara’ya davet etmiş ve avcılığı geliştirmesi konusunda çalışmalar yapmasını söylemişti ona. Buna göre Moda, ilk avcılık sporunun başladığı yer olarak da kabul edilebilir. Atatürk’ün de çok sevdiği ve sıkça ziyaret ettiği Moda’nın ünlü deniz kulübü günümüzde de varlığını sürdürür. 1930’larda Tekel kibritlerinin kullanımını teşvik etmek için çakmaklar devre dışı bırakılmış, Atatürk de örnek olsun diye altın çakmağını bu kulübün önündeki Moda koyunda denize atmıştı.

Günümüzde Moda’nın doğu tarafındaki bölümüne “Küçük Moda” deniyor. Burası erken 20. yüzyıl içinde, genellikle Fransız Levantenlerin kapalı bir yaşam sürdüğü çok sakin bir mahalleydi. İstanbul’un 60’lı yıllardaki en tanınmış yazlık semtiydi Moda ve buradaki plajlar o sıcak günlerde adam almazdı, kayıkların çokluğundan da denize girilebilecek yer bulunamazdı. (Sayfa 540-541)

BAHARİYE (KADIKÖY)

İstanbul’un iki tanınmış Bahariye’sinden biri olan ve Kadıköyü’nde, iskelenin hemen yukarısında Altıyol Meydanı’ndan Moda’ya uzanan General Asım Gündüz Caddesi’nin her iki yanında gelişen semttir. Aslında Kadıköylüler bu caddeyi “Bahariye” adıyla tanırlar. Caddeye adını veren Asım Gündüz, 1922’de, Türk Kurtuluş savaşlarında batı cephesi kurmay başkanlığı yapmış kahramanlarımızdan biriydi. General Asım Gündüz 1880’de Kütahya’da doğmuştu.

Bahariye’de Osmanlı devrinde, yeniçeri askerlerine ve has bahçelerle kıyıların sorumlusu olan bostancılara baharın müjdesi olarak yazlık giysileri verilir, bahar eğlenceleri, piknik ve hıdrellez törenleri yapılırdı. Yeşillikler içindeki sırtların bu görünümü, 1860’lı yıllara dek özelliğini korumuştu.

Günümüzde bir kısmı trafiğe kapatılan geniş caddesinde, mağazalar, kafeler, sinemalar yer alıyor Bahariye’nin. Bu sinemaların en ünlüsü, şimdi bir kültür merkezine ve de operaya dönüştürülen tarihî Süreyya Sineması’dır. Burada ayrıca Ermeni Surp Levon, Rum Aya Trias kiliseleri ve sokaklarda yer yer güzel ve eski ahşap evler görülür. (Sayfa 101)

 

DİĞER YAZILAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir