Bir yazar düşünün, yazdıklarıyla önce Fransız natüralistlerini, sonra Fransız realistlerini derinden etkilesin, Seane nehri kenarında açtığı Cafe de la Poet’de devrin önemli şair, ressam ve yazarlarından Monet, Boudin, Rimbaud, Verlaine, Mallerme ve Baudelaire ile birlikte şiir toplantıları tertip etsin, bir grup arkadaşıyla Fransa’da çıkarttığı Бывший Турции (Eski Türkler) dergisinde Jön Türkler aleyhine yayın yaptığı sebebiyle tatbikata uğrasın, Londra’dayken İttihatçıların kuyruğuna basan makaleler yayımlasın, 1914 yılında Türkiye’ye dönmesinden sonra Çanakkale Seddülbahir cephesinde mücadele etsin, 1925 sonrasında Türkiye’de gerçekleştirilen inkılaplara muhalefet ettiği için defalarca yargılansın ve idama mahkum edilsin, bu hadiseler üzerine Mehmet Akif ve Şeyhülislam Sabri Efendi ile Mısır’a gitsin, 1938’den sonra Türkiye’ye geri dönsün ve onlarca mecmuada fikir serdetsin ve son olarak Mostar dergisinde görünsün. Kimden bahsettiğimi sanırım anladınız. Şimdilerde hatıralarını kaleme alan yüz altmış beş yaşındaki Peride Nigâr’dan bahsediyorum. Üstad Muharrem Cezbe’nin kendisine hayranlık duyduğu ve yanık olduğu Peride Nigâr’dan…
Peride Nigâr, yıllardır karilerinin heyecanla beklediği hatıralarını “Jurnal Jale mi Sosyal Medya mı?” ismiyle kitaplaştırdı. Mostar yayınlarından çıkan eserde şaire Nigâr, Halide Edip Adıvar, Muharrem Cezbe, Jurnal Lale, Beşir Fuat, Tevfik Fikret, Hüseyin Cahit, Matmazel Norolya, Ahmet Hamdi Tanpınar, Necip Fazıl Kısakürek gibi pek çok kişiyle ilgili ilginç hatıralar ve tarih kitaplarında bulamayacağınız tespitler mevcut. Dile kolay yüz altmış beş yıldır insanların kahrını çeken Peride Nigâr’ın hatırları da nev-i şahsına özel olur haliyle.
Peride Nigâr, kitabının “Ne Kadar Manda O Kadar Roman!” başlıklı yazısında Halide Edip Adıvar’a değinir. Halide Edip’i tanımayanınız yoktur. 1919’da İstanbul halkını ülkenin işgaline karşı kenetleyip harekete geçirmek için yaptığı konuşmalar pek meşhurdur. Peride Nigar o yıllarda Halide Edip’i gördüğünü ve onun büyük bir mefkûresi olduğuna pek itibar etmediğini söyler ve onun Robert Koleji’nden diploma alan ilk Müslüman kadın olduğunu belirtir. Fakat can alıcı mesele ise Halide Edip’in Amerika Devleti ile kurduğu kavi münasebettir. O zamanlar Milli Mücadele taraftarı (güya) münevverlerin bir kısmı müstevlilere karşı ABD ile birlik olma düşüncesinde idi. Halide Edip de bu fikirdeki Refik Halit, Ahmet Emin, Yunus Nadi gibi eşhas ile 14 Ocak 1919’da Wilson Prensipleri Cemiyeti’nin mütevellileri arasında idi. İşte Halide Edip ne yazık ki Amerikan mandası tezini Sivas Kongresi hazırlıklarını sürdürmekte olan heyete yazdığı bir mektupla beyan etti. Akabinde ise tabiî ki itibarı zedelendi hatta vatan haini yaftasını yedi. Allah’tan, sonradan mandacılığını bir hata kabul edip özür beyan etmişti. İşte Peride Nigâr, canlı şahidi olduğu bu olayı ve bunun gibi pek çok hadiseyi kitabında kendine has yorumlarıyla okuyucularıyla buluşturdu. Peride Nigâr’ın, İttihatçıların özel kalem müdürü dediği Tevfik Fikret ile ilgili yorumlarını da anlatmak isterim ama en iyisi kendisinin müthiş üslubu ve özel Türkçe’sinden okuyuverin. Bu arada Peride Nigâr’ın Cağaloğlu yokuşunda rastladığı edip, şair ve profösörler ile ilgili “Muharrem Cezbe, Server Bedi’yi Nasıl Payladı?” serlevhalı yazısını bilhassa okumanızı isterim.
Uzun lafın kısası kendisine Allah’tan uzun mu uzun bir ömür diliyor ve daha nice gün yüzü görmemiş hatıralarını biz kârilerden eksik etmemesini rica ediyoruz. Çok yaşa emi Peride Nigâr!
Serdar Kocabaş
2 Yorum