Künye: Hayatın Trajik Duygusu, Miguel de Unamuno, Divan Kitap, Çev: Mehmet Sait Şener, İstanbul, 1. Baskı, 2014.
***
Geleneğin halkların ortak benliğinin temeli oluşu gibi, hafıza da bireysel benliğin temelidir. Anılarda ve anılarla yaşanır; manevi hayatımız da, aslında anılarımızın baki kalma çabasından, geçmişimizin gelecek olma, umut olma çabasından başka bir şey değil. (Sayfa 25)
Felsefenin en trajik sorunu ise entelektüel ihtiyaçlar ile duygulanımsal ve iradi ihtiyaçları uzlaştırmaktır. (Sayfa 32)
Solon’un oğlunun ölümüne ağladığını gören ukalanın biri: “Ağlamanın bir yararı yokken neden böyle ağlıyorsun” demiş, bilge ise cevabını şöyle vermiş: “Ben de bu yüzden ağlıyorum, bir yararı olmadığı için.” (Sayfa 33)
Bilmek için bilmek! Gerçek için gerçek! Bu insanlık dışıdır. Eğer gerçeğin iyiliğe, bilimin ahlaka, kurumsal felsefenin pratik felsefeye hitap ettiği söylersek, sorarım: İyilik niçin? Acaba kendi içinde bir amaç mı teşkil eder? İyi olan, bilincin korunmasına, sürekliliğine ve zenginleşmesine katkıda bulunandır. İyilik, insanı ve insanlardan oluşan insan toplumunu korumayı ve mükemmelleştirmeyi hedefler. (Sayfa 46)
Kendim olmak istiyorum ve kendim olmayı bırakmadan başkaları da olmak istiyorum, gözle görünür ve görünmez eşyanın tümüne karışmak, uzayın sınırsızlığına yayılmak ve zamanın sonsuzluğuna uzanmak istiyorum. (Sayfa 56)
Her şey olmaya niyetlenmemiz, her şey olmanın hiç olmayı önlemenin tek çaresi olduğunu düşündüğümüz içindir. Hatıramızı, en azından hatıramızı saklamak isteriz. (Sayfa 74)
Hayatın yegâne formülü ya hep ya hiçtir. Duygu, orta yollara göz kırpmaz. (Sayfa 126)
Aşkın karşılıklı bencillik olduğu söylenmiştir ve gerçekten de âşıklardan her biri diğerine sahip olmaya çalışır ve o anda bilinçli veya maksatlı olmasa da onun aracılığıyla kendini daim kılmaya çalışarak da kendine haz arar. (Sayfa 153)
Çünkü insanlar yalnızca aynı acıyı birlikte çektiklerinde, bir mühlet ortak bir acı boyunduruğuna bağlı olarak taşlı toprağı sürdüklerinde ruhani bir aşkla birbirlerini severler. (Sayfa 154)
İnsan sevilmeyi ve ya buna eşdeğer olan şefkat görmeyi arzular. İnsan acılarının ve kederlerinin hissedilmesini ve paylaşılmasını ister. Yol kenarında gelip geçenlere iltihaplarını veya kesik, kangrenli uzvunu gösteren dilencinin bu yaptığında bir sadaka toplama numarasından öte bir şey vardır. Sadaka, yaşamın güçlüklerini hafifletici bir yardımdan ziyade şefkattir. (Sayfa 155)
Aşk sevdiği zaman kişileştirir. Bir fikre âşık olmak için yalnızca onu kişiselleştirmek gerekir. (Sayfa 158)
Thebesliye dediği gibi “İnsanlar arasındaki en güç acı, çok arzulayıp hiçbir şey yapamamaktır.” (Sayfa 159)
1 Yorum