Künye: Göz İzi, Dücane Cündioğlu, Kapı Yayınları, 3. Baskı, Şubat 2010, İstanbul.
***
Her kapının kilidini açacağına, bütün karanlıkları ışığıyla aydınlatacağına, beni –elime geçirdiğim takdirde- yalanlardan, aldatmalardan koruyacağına inandığım ilmin kendisi bile en nihayet bir perdeyse, önümdeki onca perdeyi aralayacak olan başka ne vardı elimde? (Sayfa xi)
Bu dünyada şaşkınlığın bedeli ödenmedikçe sanatçı, dalgınlığın bedeli ödenmedikçe düşünür olunmaz; zira şaşkın şaşkın dolaşmak sanatçıların, dalgın dalgın dolaşmak düşünürlerin şanındandır. (Sayfa 11)
Çocuklar cevaplarını bildikleri soruları sormazlar; yetişkinlerse umumiyetle cevaplarını bildikleri soruları sormayı tercih ederler; bekledikleri cevaplar, aslında zaten sepetlerindeki bayatlamış cevaplardan ibarettir. (Sayfa 17)
Bugün hurafe-perestliğin değeri bilinmiyor; çünkü hurafe-perestliğin bir ’imkân’ olarak kavranılması bir yana, hakikat-perestliğin tam da karşıtı zannedildiğinden yaşamın bütün alanlarında hurafeler kahroldukça (!) hakikatin kendisi de kahrolup duruyor. Oysa hurafeler bizi şaşıbırakmasa, efsanelerin ve masalların dünyası muhayyilemizi harekete geçirmese, ilim ve irfan vâdisine nasıl adım atacağız? (Sayfa 18)
“İnsanın önünde iki trajedi vardır” der Oscar Wilde; “ilki arzularının tatmin olmaması; ikincisi ise olması.”
Ey talib, ah bir bilsen, çözülmüş muammalar (ikna olunmuş cevaplar) yerine, çözümlenmiş düğümlere (sahici sorulara) ne de ihtiyacımız var. (Sayfa 36)
Dindarlığın özünde var ağlamak. Dindarlık demek ağlaya-bilmek demek, ağlamayı bilmek demek. (Sayfa 39)
İstemek… bir şeyin olmasını istemek… onu dilemek… onu arzulamak… tutkuyla… hırsla… ihtirasla onun olması için yanıp tutuşmak… (Sayfa 55)
İnsanın, hele hele modern insanın kendini özlemesi, kendinden yine kendine kaçması, kendiyle hemhâl olması, kendiyle kendi hakkında sohbet etmesi, sohbeti kendiyle, kendi için ve kendine yapması ne kadar zor görünüyor. (Sayfa 64)
Hz. İsa’nın babasız dünyaya gelmesi mümindir; yani aklen imkânsız değildir; sadece âdete muhaliftir. Bir mucizedir. Yahudilerin anlamadığı husus burası.
“Üç tanrının olması” veya “Hz. İsa’nın tanrılığı” iddiası ise aklen imkânsızdır; yani mümtenîdir. Hristiyanların anlamadığı taraf da burası. (Sayfa 84)
Bir mısrâ için bir dîvanı, bir couple için bir senfoniyi dinlemek, bir filmi sadece bir sahne için seyretmek, bazılarına beyhude bir çabaymış gibi gelir. Zarara uğramış, zaman kaybetmiş gibi hissederler kendilerini. Oysa hiç de öyle değil. (Sayfa 87)