Mesaj gönderme işlemi başlatılıyor…
…
Gönderici ismi ve adresi: Yapılan anlaşma gereği gizli tutulmaktadır.
…
Alıcı ismi ve adresi: Yapılan anlaşma gereği gizli tutulmaktadır.
…
Mesaj metni oluşturuluyor…
Unutuyorum. Her şeyi yavaş yavaş unutuyorum. Pat pat konuşmamı sevmezsin. Girizgâh beklersin her zaman. Belki bir hal hatır sorarak, lafı dolandırarak biraz, merdivenleri ağır ağır iner gibi konuşmayı öğrenmeliydim. Bense bir kibrit çakar ve harlarım ateşi. Bu yüzden merdivenlerden düşerim. Ateşin orta yerine. Yine dümdüz söylemek istedim. Fıtrat değişmiyor. Kaç yıldır değişmedi. Sahi kaç yıldır değişmedi? Ne bileyim ben!
Geçen gün yüzünü hatırlamaya zorladım kendimi. Işıkları söndü zihnimin. İnsan beyninin içini görebiliyormuş. Gözlerinin arkasındaki aydınlık koridorun ampullerinin bir bir patlayışını seyredebiliyormuş. Bir ümit o koridorun sonundaki anıya ulaşırım diye attığı her adımda ayaklarının altını kesmesi gereken cam parçaları, beyninin içine içine girerek derin yaralar açabiliyormuş. Zaten çok da bir anı yoktu hafızamda. Olan üç beş hikâye de silindi gitti bir anda. İnsan yaşlandıkça kötü hikâyeleri kalıyor sadece hafızasında. Mutluluk çabuk tükeniyor da hüzün, en diri haliyle beynin orta yerine çakılı bir çivi gibi… İndikçe derine.
tak…
tak…
tak…!
Takmamayı öğrenemedim ben.
Nerede olduğumu biliyorsun. Senin yanında değilim. Ben de nerede olduğumu böyle izah ediyorum artık. Olmam gereken yerde değilim. Çok sene önce yarım kalacağı bile bile başlanmış bir hikâyenin ortasında seyirciye selam çakıp seni sahnede bıraktığımı…
bıraktığım için…
bırakınca…
bırakmak zorunda…
Bırak şimdi!
Sol kolum uyuşuyor. Hissetmiyorum ama biliyorum. Rutine bindi, tam gaz ilerliyor artık her şey. Bir hastalığı hissetmesem bile, hastalığın vücuda girişi, ortaya çıkışı esnasında hayatımdaki davranış değişiklikleri ile biliyorum her şeyi. Sol kolum uyuşunca yavaşça oturuyorum en yakın koltuğa. Koltuğun döşemelerini yeni değiştirdim. Eskimemişti hiç aslında. Biri hariç. En çok kullandığım eskidi sadece. Kolçağında bardak izleri vardı. Bardak izlerinden beynimdeki parmak izlerine doğru bir yol vardı. Farklı zamanlarda aldığım yudumların üst üste oluşturduğu halkalar… Benim olimpiyat amblemim. En uzun süre oturma/düşünme/delirme rekoru bende. “En” ne kadar kısa ve ne kadar “en” dersen o kadar uzun. Koltukta çöküntü de oluşunca süngerini değiştirmem gerekmişti. Yoksa olimpiyatlardan sıkılmış değildim. Çok da sıkılmam ben, bilirsin her zaman eğlenecek bir şey bulurum. Ama bir şeyi de itiraf etmem gerekir. Kahkaha attığımda yüzümü kapatıyordum ya. Bu değil itiraf. Herkesi güldürdükten sonra ve herkesle gülerken tam da ruhumun en mutlu anında kahkahanın en tiz anında bir üzüntü gelip yüzümün orta yerine oturuyordu hep. Güleceksin ve geçecek diyordu bana. Geçecek kısmına o kadar hızlı geçiyordum ki etrafımdakilerin eğlenmesini engellememek için yüzümü kapatıyordum. Şimdi yüzümdeki çizgilerim tüm gülüşmelerin dikenli telleri oldu. Gülsem de çiziliyor yüzüm.
yüzümdeki
yüzündeki…
yüzün…
Yüzünü unuttuğumu hatırladım yine.
Gözlerimi kapatıyorum, kolum uyuşunca yani. Hani oturmuştum koltuğa. Geçmesini beklemiyorum, uyuşmayı en mükemmel şekilde hissetmek için. Hakkını vermeliyim bence. Eskiden hakkını veremediğim zamanlara inat. Her bir adımım eskiden attığım yanlış bir adımın veya atmadığım adımların yerini alsın diye uğraşıyorum. Değişik bir hafıza silme sistemi. Birçok kötülüğün ardından yapılan iyilik gibi. İyilik silmiyor (belki de siliyor) ama iyi hissettiriyor. Tuzlu yiyeceklerin yaktığı vücuda bir tatlı parçası atmak gibi. Sabahtan beri tatlı yediğine inandırmak kendini.
bile bile…
bilerek…
göz göre göre…
Göremiyorum da aslında, kargacık burgacık oldu yazım bu yüzden. Bunun farkında bile değilsin. İyi ki yazıya gerek duymuyoruz artık, sözle halledebiliyoruz her şeyi ve benden sana sözlü bir mesaj gidebiliyor. Hatta saçmalarsam düzeltiyor beni mesaj sistemi. Gerçi bu sefer sistemi devre dışı bıraktım. Sen beni hep en mükemmel konuşmacı olarak hatırlayacaksın. (Son atılan mesaj hariç, bundan öncekiler çok iyi konuşmalardı, yani, bence, öyle olmalı.) Ama yine de bir tatsızlık var. Söz, yazı kadar tat vermiyor. (Yanındayken sözün tadı vardı gerçi. Sözün muhatabı sözü de güzelleştiriyorsa demek ki. Neyse!) Kalemi tutmak, yazılacakları düşünmek, sıraya koymak, parmaklarımın kâğıdın üzerinde gezmesi, yanlış yazarım diye korkmalarım. İsmini yazacağım zaman ellerimin titremesine kadar…
ellerim…
ellerimin titremesi…
…ne kadar uzun sürerdi?
İşaretparmağım mesela…
Alnımda bir yeri kaşıyorum, işaretparmağımla. Tırnağım bir çöküntüye girip çıkıyor. Eski bir yaradan kalma, derinlik. Ağaca çarptığım başım. Başımdan akan kan… Önümdeki koca ağacı görmeden, incecik bir dal parçasının üzerimde kazandığı zafer. Beni kendime getiren, kendimden geçiren, bir önceki ânı unutturan…
birkaç saniyeliğine
ve
acı azaldıkça, nedenler ve sonuçlar belirginleştikçe hafızamın orta yerinde kendine yer bulan, hiç kalkmamacasına oturan dal parçası. Hatırladıkça memnun oluyorum. Sonrası acı verici belki ama öncesi, o dal parçasına çarpma nedenim.
Neden?
Ne denir ki?
…garip…
Şimdi yine mutluyum!
Şimdiye kadar gönderdiğim ve gönderdiğin tüm mesajları arşivledim. Bazen geriye dönüp, gecenin bir yarısı, sokağın müthiş gürültüsü yerini daha dehşetli bir gürültüye bıraktığında, evimin en ücra odasına çekilip saçıyorum tüm metinleri önüme. Bir romanı okur gibi. Hafta hafta, gün gün, saat saat… Tüm unutkanlıklarım arasında bazılarını ezbere biliyor olmama şaşırmıyorum. Kırgın, kızgın mesajlar yerini kabullenişe bırakmış mesela. Bir müddet sonra kendi dünyamıza alışmışız. Eskiye nazaran yeni hayatımızı daha çok konuşmuşuz. Bir şekilde verilen rolü, yerinde ve iyi oynamışız. Birkaç kez eski nefeslerimizden dolunca ciğerlerimize, sendelemiş ama sonra tekrar toparlamışız. Yürümek, koşmak gerekmiş çünkü her zaman. Uzun bir koridorun yan duvarlarından bunalmış, dönüş şansı yok. Hep ileri doğru bir yürüyüş, sanki varacağımız noktadan eminmiş gibi.
Emin miyim?
…ne gezer…
…ne gezersin bilmediğin bağlarda…
Öğrenmek, nasip!
Aklımın bana oynadığı oyunlar biraz da işime yarıyor. Parça pinçik olmuş zihnim. Her şeyi söylemek istiyor da hiçbir şey söyleyemiyor. Biri okusa ne saçmalamış diyebilir. Benim söylemediğim anlamları çıkarabilir. Şükür ki çıkaramaz. Senden başka okuyan yok çünkü. Sen de okuyunca ne anlarsın, bu birbirine yalan yanlış düğümlenmiş cümlelerin, paragrafların hangi tarafında ararsın ipin ucunu. Bulsan ne olacak, nasıl çözeceksin, çözmekle vakit kaybedebilecek misin?
Ben bir çay daha…
bardak neredeydi?
nerede izi varsa…
Belki de oradasın.
…
Mesaj metninizde tamamlanmamış/anlamsız cümleler var. Yine de gönderme işlemine devam etmek istiyor musunuz?
…
Mesaj gönderiliyor…
…
Mesaj gönderildi.
…
Bu mesaj, sistem yönetimi tarafından merkeze otomatik oluşturulmaktadır.
“… adlı kullanıcının merkezle yaptığı anlaşma gereği (Gizlilik Sözleşmesi / Ölümden Sonra Arşivin Durumu Hakkında Yapılabilecek Anlaşmalar / Madde 15) kullanıcının ölümünden sonra alıcıyı ölüm haberi ile üzmemek amacıyla tüm arşivin yapay zekâya aktarılması ve ilgili arşivin yapay zekâ tarafından kullanılarak alıcıya belirli aralıklarla yeni mesajlar gönderilmesine bir süredir titizlikle devam edilmektedir. Ancak arşivde yer alan mesajlarla ilgili, yazılabilecek tüm varyasyonlar tükenmek üzere olduğundan, alıcıya gönderilen son mesajlarda tamamlanmamış cümleler, anlamsız bağdaştırmalar tespit edilmiştir. Bununla birlikte mesajların gönderildiği ilgili şahsın da merkezle aynı anlaşmayı (Gizlilik Sözleşmesi / Ölümden Sonra Arşivin Durumu Hakkında Yapılabilecek Anlaşmalar / Madde 15) yaptığı ve ölümünün alıcıyı üzmemesi için tüm arşivini yapay zekâya aktardığı bu nedenle aynı iki arşivin yapay zekâ üzerinde periyodik olarak yeniden düzenlenerek mesajların, ölmüş iki kullanıcı arasında gönderilmeye devam ettiği tespit edilmiştir. Kısaca bu iki kanal arasındaki veri alışverişi sırasında ortaya çıkan yapay zekâ temelli metinler kimse tarafından okunmamaktadır. Sistemsel hatanın bir an önce düzeltilmesi ve karşılıklı olarak kullanıcıların vefatı söz konusu olduğunda mesajların iptali/silinmesi ile ilgili sistemde/sözleşmede yenileme yapılması kurumun niteliği açısından önemlidir.”
Mesaj gönderiliyor…
…
Mesaj gönderildi.
…
…
…adlı kullanıcının ve … adlı alıcının tüm arşiv bilgileri birkaç saniye sonra kalıcı olarak silinecektir.
…
TÜM MESAJLAR SİLİNDİ.
Ömer Can Coşkun