Oyun
Gökyüzünde bulutlar toparlanmaya başlamış… Kapkara bir suskunluk oturuyor dilinin ucuna, sonra gözlerine… Hava koptu kopacak. Susuyor kadın. Huzursuz son günlerde. Avluda küçük bir çocuk, yanıbaşında bir kova, elinde kürek, kazıyor toprağı. Anne çamaşırları asıyor. Kazıyor çocuk toprağı, daha derine… Tepeleme yığıyor çıkan toprağı. Avucundaki siyah taşları çukura dolduruyor, taşların üzerini toprakla örtüyor. Biraz sonra tekrardan çakıl taşlarını toprağın altından çıkaracak. Babasının ahşaptan yonttuğu adamın alnını silecek. “Çok yoruldu babam,” diyecek. Oynuyor böyle. Günlerdir. Şimşek çakıyor. Gökgürültüsü. Bir ses. Yerin yüzlerce metre altından. Çocuk, elinde oyuncak kürek, adamın üzerinde toprak… “Anne” diyor, “Babam toprağın altında.” “Kız sus, bu nasıl oyun böyle!” diyor kadın. İçi cız ediyor… Gökgürültüsü. Yıldırım düştü herhalde bir yerlere diye içinden geçiriyor kadın…
Lise Aşkı
Okulun çıkışında bekliyor iki kafadar. Sevdiği kızı gösterecek arkadaşına. Hava soğuk. Titriyorlar. Ellerini yumruk yapıp üfleyerek ısınmaya çalışıyorlar. Birazdan okulun çıkış zili çalıyor. Gençler okulun kapısına doluşuyorlar. İşte göründü kapıdan. Kalabalığın arasında ay gibi parlıyor. Arkadaşıyla kol kola girmiş geliyor, nazlı nazlı. İçi cız, onu görünce, hep böyle, karnına da bir sancı. “ İşte, gördün mü, şu kol kola gelenler var ya…” diye gösteriyor sevdiğini. Arkadaşı bir dirsek atıyor böğrüne; “ Kırmızılı olan de mi? Çok güzelmiş lan” diyor. “Diğeriydi.” diyemiyor. “Ne dersin, olur mu bu iş?” diye soruyor arkadaşına. Arkadaşı umursamaz; “ Diğeri olsa kolaydı da bu sana yüz vermez.” diyor. Yürüyorlar…
Doğduğum Ev
Rüyasında görüyor. Odalarını dolaşıyor. Bazen evde, bazen yok. Kapıdan dışarı çıkamıyor. Kaplumbağa gibi evi yıllardır rüyasında taşıyor. Gittiği her yerde, ev sürekli içinde. Dışarı çıkamıyor. Dışarı bir çıksa, eve dönebilecek.
Doktor
Her gün yüzlerce hastaya müdahale ediyor. Hastane koridorlarında yürürken olabildiğince dikkat etmeli, kimseyle göz temasına girmemeli. Hele de odasına girerken daha dikkatli olmalı. Kapı önünde bekleyenleri görmeden içeri girmeyi başarmalı. Parmak uçlarında yaylana yaylana hızlıca yürüyor. Odasına giriyor, kapıyı kapatıyor. Birazdan hastalar içeri girmeye başlayacak. Her gün onlarca hasta bakıyor. Hepsinin ayrı bir hikâyesi var fakat hikâyelerin finali hep aynı: Hasta. odadan çıkıyor. Listeden bir isim daha eksiliyor. Kapının üstündeki panoda yeni bir isim yanıyor.
Yunus Emre Özsaray
1 Yorum