Tren kara dumanını savurarak yoluna devam ederken ani bir frenle durdu. Yolcular bu ani frenle feci bir şekilde sarsıldılar ve birkaçı makiniste “Dümdüz yolda böyle fren mi yapılır? Sen ehliyeti nerden aldın arkadaşım?” gibi cümlelerle sitemde bulundular. Makinist bunların hiçbirini duymamıştı. Rayların üzerine bırakılmış ağaç gövdelerinin şaşkınlığı içerisindeydi. Çölün ortasında bu kadar ağacın tam da rayların üzerinde olmasını talihsizliğe bağlamayı çok isterdi. Ama ne olup bittiğini o kütükleri görür görmez anlamıştı. Treni frenlerken çıkan sesin onun sûru olduğunu da… Trenin içindeki bir çocuk “Anne tren niye durdu?” diye sordu annesine. Pencere kenarında oturan annesi tren durduktan sonra atlarıyla lokomotife doğru koşturan haydutları görmüştü ama çocuğunu korkutmak istemediği için “Bilmiyorum ama trenin benzini bitti herhalde Jack” diye cevap verdi. Çocuk, “Anne ne kadar safsın, tren benzinle çalışmıyor ki, kömürle çalışıyor. 19. yüzyılda hâlâ senin gibi saflar olduğuna inanamıyorum.” deyince karşılarında oturan yaşlı kadın, bir yandan sülün tüyünden yelpazesini sallayarak “Ay bu yeni nesil ne çokbilmiş böyle! Bir o kadar da edepsizler. Terbiyesiz çocuk! Anneye hiç öyle denir mi? Çillerini yolarım senin” diyerek sitem etti. “Hem trenin ne benzini bitti, ne de kömürü… Kansız haydutlar önümüzü kesti. Birazdan vagonlara doluşur adi şerefsizler. İnşallah seni de alırlar da annen biraz rahat eder” diye devam etti. Çocuğa “atsan atılmaz satsan satılmaz” der gibi bakan anne, birdenbire öndeki vagondan gelen bağrışmalarla irkildi ve kafasını kaldırarak vagonun kapısına doğru meraklı bir bakış attı. Az sonrada vagonun kapısı açıldı ve “Eyyt! Var mı lan bana yan bakan?” narasıyla yüzü maskeli, kovboy şapkalı bir haydut içeri daldı. Çocuk hemen ayağa kalktı ve “Abi bu bunak sana kansız, adi, şerefsiz haydut dedi. Hem bir de altın küpelerini saklamak için dilinin altına koydu” dedi.
Muhammet Emin Oyar
13 Yorum