– Merhaba abi. N’aber, nasılsın?
– Teşekkür ederim Cengiz, hamd olsun sen nasılsın?
– İyilik be abi ne olsun. Yolda Sadi abiyi gördüm, sohbet ettik, senden bahsettim. Biraz sinirli, biraz hüzünlü geçiştirdi.
– Her Müslüm Gürses dinlediğimde sanki şarkıyı ondan dinliyormuşum gibi hissederim; ama şarkının sonunda ben de biraz sinirli ve biraz hüzünlü küs olduğumuzu hatırlarım.
– Ah be abi! Hayat ne çok yumruk attı sana; ama yine de dimdik ayaktasın.
– Oturuyorum şu an Cengiz, hatta genelde de bulduğum tüm fırsatlarda oturuyorum.
– Olsun abi yine de güçlüsün, hayat dolusun.
– Bak Cengizim! Eğer beş rauntluk bir boks maçının dördünde ölesiye yumruk yiyip son rauntta iki üç yumrukla rakibini nakavt ediyorsan muhtemelen bir Hollywood filminde başrolsündür. Hayat bir film değildir ve vurdu mu acımaz. Mesela benim alt komşum vardı, merdivenlerde karşılaşırdık. Sessizce selâm verip, hafif tebessümle de bu selâmı sadakayla süsleyip geçip giden, kendi halinde bir delikanlıydı. Sabah apartmanın önüne önce ambulans sonra da polisler geldi. Araçtan her inen bizim binaya girince merak edip ben de çıktım. Polislerden birine “hayrola” diye sordum. “Alt komşunuz intihar etmiş,” dedi.
– Ah be abi, kim bilir ne derdi vardı.
– Yaşamak ağır gelince ayağını sehpaya çarpman bile intihar sebebidir Cengiz. O yüzden hayatın yumruklarına karşı dimdik durmaya kalkışma, daha az yumruk yiyebileceğin tercihler yap.
– Abi ne çok dolmuşsun bugün, biraz da gerginsin galiba, cevapların çok iğneleyici.
– Ne yapayım Cengiz? Elli iki gündür karantinadayım. Lambada titreyen alev trip atıyor, bugün patlayan üçüncü ampulü değiştirdim.
– Anladım abi. Sağlık olsun bunlar da geçer elbet.
– Kapat Cengiz kapat! Musluk damlatıyor, yalnızlığımı su basacak.
Ömer Ertürk
5 Yorum