
Ve böyle gelip geçiyor yolculuğumuz, silahları belinden hiç çıkmamış adamlar karşılıyor ilk durakta bizi, bir şeyler istiyorlar, vermezseniz diyorlar…
Ve o silah ilk defa patlıyor, yolumuza bir kişi eksik devam ediyoruz. Durağa, burada vurulup öldü diye Mehmet’in ismini veriyor devletlülerim, kaldığımız yerden devam ediyoruz.
Ve ikinci durakta medreseye misafir oluyoruz. İki molla durup dinlemeden, bağıra çağıra bir şeyler anlatıyor. Kulak kabartıyorum: Birisi, hayır “za” diye okunur, diyor, diğeri ise “da”. Hava aydınlık, gözler kara, içeriye zahit olduğu dağ arkasından bile belli olan bir adam giriyor, datın noktasına riyâzâtını addedip bizimle beraber yola çıkıyor. Hâlâ bir kişi eksiğiz.
Ve üçüncü duruğa varmak üzereyiz, bir kadın doğum yapıyor. Ağaçlar yeşeriyor, koyunlar beşer beşer kuzuluyor ama çeşmeler hâlâ akmıyor ve bir zaman sonra ağaçlar kuruyor, koyunlar kunlamıyor.
Üçüncü durakta mezarlık var ama karşılayan yok, hâlâ bir kişi eksiğiz. Ve böyle gelip geçiyor yolculuğumuz.
Ahmet Yusuf Çetin
2 Yorum