Yine böyle bir geceydi. Malum ses, yalnızlığına eşlik ediyordu. Hart hart. Gözlerini kıstı. Dudaklarını yanaklarına doğru gerip dişlerinin arasından nefes vermeye başladı. Bu, bir tür acıyı ifade etme biçimiydi. Tişörtünü çıkarıp çocukları gibi okşadığı yaralarına baktı. Göğsü kızıl bir tarlaya dönmüş. Acıdı. Ne yapsa da bu acıdan kurtulsa? Evet, doktora gitse iyi olurdu. Ama kaçıncı defa gitmesi gerekiyordu? Sülük, hacamat, sirke, nemlendirici kremler, losyonlar… İnsanın her istediği olacak değildi. Bu da böyle olsun, dedi. Tekrar yatağına dönüp bir müddet daha uyumak istedi. Hart hart.
Birkaç saat geçti. Uyuyamamanın verdiği huysuzlukla yatakta döndü durdu. Biraz dinlenmeleri için yanına salsa ellerini, kaşıntı iştahla geri çağırıyor. Tüm yaraları bir çırpıda alıp çöp torbasına atmak istedi. Ya da bir kavanozun içine koyacak, kapağını sıkıca kapatacaktı. Bu tarifsiz acıyla aynı yatakta yatmak istemiyordu artık. Ama… Giderek artıyordu malum ses. Hart hart hart.
Ha yırtıldı ha yırtılacak, derinin altından çıkmak isteyen bir şey var gibi. Deli gibi kaşıyor yaralarını. Arada bayılacak gibi oluyor. Tırnaklarının arasına dolan deri pulları, kaşımanın etkisini düşürüyor. Vazgeçmiyor ama. Giderek kızardı göğsü. Kandan noktalar patladı birden. Kızıl tozlar uçuşmaya başladı. Yapma! Yeter… Kendine bağırdı. Öfkesi, kaşıma hızını daha da artırdı. Artık durdurulamaz bir hal aldı kaşıntı. Tırnakları canını yaksa da ayıramıyordu derisinden. Derisi ondan bir intikam almak istiyordu sanki. Evet, başka ne olabilirdi. Sadece intikam böyle bir acı verebilirdi. Daha çok kaşındı. Kaşıdı, kaşıdı…
Nihayet derisi yırtıldı. Gözleri boşluğa daldı. Bu deriyi kim yırttı şimdi? Yaralarına baktı. Dizleri üzerine düşmüş gibiydi yaralar. Kan revan içindeler. Ama karşılaştığı yaralar bu kez aynı değildi. İçinden söküp atamadığı yaralarıydı bunlar. Daha bir hiddetle kaşısaydı ya. Derinin altını iyice eşelemesi gerekiyor şimdi. Daha çok kaşısaydı ve yırtsaydı tüm göğsünü, gönül yaraları iyileşecekti. Böyle bir şey olmayacağını o da biliyordu. Yaralarının karşısında durdu öylece. Bekledi. Bir mahkeme kuruldu aralarında. Yüzleşmenin tam zamanıydı. Sorgu sual ceza infaz. Tamam dedi, beyaz bayrak. Yoruldu bu geceden. Bıktı, usandı. Ellerini yana saldı. “Ne gün unutur insan…” Sordu kendine. Ben kendim kaşındım, dedi sonra. Diğer tarafa döndü. İmsak vakti girdi.
N. Cihan Karakurt
2 Yorum