Sırf amaçsızca yürümüş olmamak için adımlarını saymayı denedi. Caddenin başından itibaren yüz yirmi iki adım saydı. Son adımında evcil hayvan dükkânında buldu kendini. İçeride küçük bir akvaryumdaki turuncu Japon balıklarına daldı gözleri. Bir an balıkların birer birer çoğaldığını fark etti. Akvaryumda tıkış tıkış oluyordu balıklar. Dişlerinin kenetlenmesine neden olan bu sahneyi daha önce rüyasında görmüştü. Rüyaların gerçek olduğu gün bugün, diye düşündü. Dışarı çıkıp göğe doğru başını kaldırdı; yine gri hâkimdi gökyüzüne. İki farklı halkı barındıran bu şehre ‘Gri Renkli Şehir’ diyorlardı. Gerçek ismini unutmuştu bile herkes.
Adımlarını saymak için girdiği başka bir caddede; aldıkları komut üzere harekete geçmiş, yorulmak bilmeyen, idealist, kariyer sahibi, teknolojik insanlar akıyordu yine. Gözler bağlı, kulaklar tıkalı, ağızlar kapalı… İşte o esnada açık benizli adam sıyrılıyordu kalabalığın arasından. Geçtiği her yer beyaza bürünürken, insanlara şaşırma denen duyguyu da tattırmıştı açık benizli adam. Kaldırımda boğuşan iki siyah köpek yavrusunu okşadı. Sakinleşmişlerdi şimdi, bembeyaz yavru köpekler.
Bütün bunlar olurken o, olduğu yerde heykel gibi durup açık benizli adamın yaklaşmasını bekledi sabırla. Çok da yavaş olmayan adımlarla yaklaştı açık benizli adam ve şimdi karşısında duruyordu.’Kimsin sen’ sorusu dolaştı beyninin kıvrımlarında, sonra diline vardı.“Güvercinim ben, ” dedi açık benizli adam. ”bir zamanlar bana ekmek atan çocuklar vardı. Onlara geldim.“ Bunları söyledikten sonra göğe yükseldi açık benizli adam.
Etrafında süzüldü bulutların. Bulutların rengini almıştı gökyüzü. Gökyüzü süzülüyordu açık benizli adamın etrafında.
O sıkıcı insanlar değildi artık insanlar. Birbirlerine bakıyor, bakıştıkça hissediyorlardı. Tebessümü keşfetti bir kadın. Güldükçe eridiler; küllerinden doğdu eriyenler. Zümrüdü Anka kuşu göz kırptı onlara. Sonunda istifasını sundu felaket tellalı da.
Bütün bunlar olurken o, olduğu yerde heykel gibi durup dağdaki kalabalığın yaklaşmasını bekledi sabırla. Çok da yavaş olmayan adımlarla yaklaştı kalabalık ve şimdi karşısında duruyorlardı. Sadece küçük bir çocuk kalmıştı geride. O da silahları gömüyordu.
Mehmet Gören
1 Yorum