Birisi Başıma Saksı Fırlatsın

Kerim Kolat, öyküleriyle unuttuklarımızı hatırlatıyor.

***

Hafta sonu olması nedeniyle nöbetçi eczaneyi bulmakta bir hayli zorlandılar. Aynı cadde üzerinde birkaç tur atıp, top oynayan çocuklara sorarak ancak bulabildiler. Servet arabayı park ettikten sonra; “Sen rahatsız olma ağabey, ben ilaçları hemen alır gelirim, kimliğini vermen yeterli” deyip hızla gözden kayboldu. Eczanenin kalabalık olduğunu gören Ali, beklemeyi göze alması gerektiğini düşündü arabanın ön koltuğunda. Koltuğu biraz daha yatırıp başını yasladı. Pek fena üşütmüştü. Doktor muayene ettikten sonra; “İyi ki gelmişsiniz. Ağır bir enfeksiyon geçiriyorsunuz. İğne olmadan geçmez.” deyip, koca bir reçeteyi eline tutuşturmuştu. İyi ki Servet yetişip de hastaneye götürmüştü onu. Bu çocuk da olmasa kim benim nazımı çeker diye düşünerek iç çekti.

Sabun köpüğü düşünceler zihnini kurcalarken, başını sola çevirip caddeye, gelip geçen birkaç insana ve tekel bayiine uzun uzun baktı. Bir süre sonra insanlar kayboldu, tekele girip çıkanlar azaldı. Bir motosikletli havayı yara yara uzaklaştı. Camı açtı, hafif bir rüzgâr aktı ensesine, üşüdüğünü hissetti. Tekrar kapattı camı.

Etrafı ile ilgilenmeye devam ederken, yolun karşısında, evlerin arasından belli belirsiz görünen mezarlar dikkatini çekti. Eski ve yeni mezar taşları kucaklaşmış, sarmaşık misali uzamışlardı sanki. Taşların etrafı, uzun otlarla kuşatılmıştı. Muhasara edilmiş ikinci bir hayat olabilir mi bu?

Bu denli hayatın, evin, koşuşturmacanın, insanın arasında; ne kadar da hayatsız, evsiz ve insansızlar bu mezar taşları altında yatanlar değil mi?” diye düşündü. Bağırsalar duyulmaz, yardım isteseler edilmez. Dünyada beraber oldukları, sevip okşadıkları ancak, yolu düşünce hatırlar da bir dua yollar. Korkarak da olsa birkaç kez cenaze töreninde bulunmuştu. Küçük, daracık bir ev geldi ki gözlerinin önüne, içinde ne bir ışık ne bir nefes olan. Tedirgin oldu, ürperti. Yalnızlık ne kadar da korkutucu… Boğazına takılan anlayamadığı bir şey, sıkı bir öksürük atağına bağladı. Bir süre sonra öksürüğü kesildi. Burnunu mendille temizledi, gözlerini sildi. Yeniden mezara bakıp; kendisinin de bir gün orada olacağını düşünüyor olması ilk değildi belki ama bu kadar yakın olduğunu tahmin bile edememişti. Omuzlarından çıkan ateş, ensesini yaktı. Göğsü daraldı, dizleri zaten halsizdi. “Bu ölüm nasıl bir şeydir ki, dedi kendi kendine. Gelip kapıyı tıklattığında hepimiz, ‘kim o’ bile demeden açar kapıyı buyur ederiz. Hanemize alır, en özel odamıza koyarız. Bir müddet sonrasında uzanır teslim ederiz ruhumuzu biçâre. Ve son soluklarımızı alır, son renklerimizi veririz güneşe, ondan alınan son emaneti. Ölüm, mezar taşlarını saran otlardır. Ölüm, sarı otlar arasında gölge misali sürünen bir bekçi sürünüşü, süzülüştür. Ölüm uyumaz, insan uykuda…” diye düşünürken Servet’in kapıyı açmasıyla irkildi. Uzun favorili delikanlı Ali’nin uyuduğunu zannederek; “Ağabey uyandırdım mı özür dilerim.” dedi.

-Yok birader, sorun yok. Dalmışım sadece o kadar.

-Ağabey aklıma ne geldi biliyor musun?

-Ne

-Şöyle kendine bir gel hemen Tophane’ye kaçalım ha ne dersin? Nargile’nin yanına sakızlı kahvemizi de alırız.

-He

-Öncesinde tabiî ki akşam yemeğini Tarabya’da Kemal’in orada yeriz. Kemal’i de alır nargileye geçeriz. Sonrasında ise özel bir yere götüreceğim sizi ama neresi olduğunu söylemem sürpriz olsun.

Ali az önce açtığı torpidonun kapağını kapadı. Bir müddet sağ aynadan geride akan yolu izledi. Servet’in cevap bekleyerek ara ara kendisine bakındığını hissediyordu.

-Hayır Servet. Şimdiye kadar hep siz beni götürdünüz bir yerlere, bu kez de ben sizi götüreceğim.

-Vay süpersin ağabey. Yeni bir yer mi keşfettin bizden habersiz yoksa?

-Yok, yeni değil aksine çok eski. Ben kıymetini yeni anlıyorum siz de anlarsınız.

-Tamam ağabey, her türlü gideriz.

-Eyvallah…

-Servet gazı kökledi. Araba uzaklaştı. Mezarlıklar, evler, kaldırımlar şimdilik onlarsız kaldı.

DİĞER YAZILAR

1 Yorum

  • Saw , 27/10/2020

    Hikayede başlıkta fotoğrafta çok çok iyi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir