Kendine Tapmanın Muhtasar Tarihi: Fors-modern GYM Kültürü

Hobi bahçesi bezirgânlığı, türbedarlık, kabristan mihmandarlığı, home office grafikerlik, çocuk bakıcılığı, pastel boya tamirciliği ve bisiklet turu organizatörlüğünden sonra hayatı anlamlı kılmak ve atmosfer basıncını makul seviyeye düşürmek adına giriştiğim 759. hayata tutunma teşebbüsünü de elime yüzüme bulaştırmış olmanın haklı gururu ve sevinciyle bu uzun cümleyi noktalıyorum.

Muhteremler, nekahet sultanlığının vezir koltuğuna oturduğum bir Ramazan-ı Şerif gecesi kalbime ilham olunan, “Ey oğul! Sen ki zübde-i âlemsin! Yeryüzüne dağılan basıncın ağırlığından nasibini almak için daha ne bekliyorsun?” nidalarına kulak kabarttım ve ivedi bir eylem planıyla fitness yapmaya karar verdim.

İki yıllık eylem planının beşinci ayında bench press tabir edilen göğüs şişirme antrenmanında ense kökümde peyda olan grizu patlamasının ardından soluğu nöroloji kliniğinde almak zorunda kaldım. Bu noktada belirtmek isterim ki, bu emar denilen tabut kılıklı garabet zaman makinesi çok acayip bir nesne… Bir türlü mülhimeye geçemeyen kolpacı müridana şiddetle tavsiye ediyorum; on dakika boyunca talkın yemiş yeni gelin cesedi gibi karanlık bir tabutta tüm mahfillerinizin fotokopisini çekiyorlar. Gerçi hoş, yedinci dakikanın on beşinci saniyesinde mutmainler sınıfına geçtiğimi, evrakı koltuğumun altına alıp doktorun umursamaz bakışlarına asılı kalınca tekrar mülhimeye düştüğümü anladım. Ama Allah var çok gerildim, çok korktum. Bu denli haşyet ve suhuletle evrâd-ı ezkâra tutunduğum nadirattandır.

Doktor bey evrakı inceledikten sonra, boynumun sağ cihetinde fıtık tabir edilen bir Bektaşî dervişinin isyan bayrağını çektiğini, gerilen kasların arasında projeksiyona yansıyan nuranî varlığın aslında bujileri meme yapmış bir et parçası olduğunu haber verdi. Felç geçirmek istemiyorsam yazılan reçetelere harfiyen uymalı ve acilen ağırlık kaldırmayı bırakmalıymışım.

Bin bir türlü tevilatla içimdeki canavarı teskin ederek aslî vatanıma, kitaplığımın tozlu raflarına geri dönmeye mecbur kaldım. Ve nihayet 780. hayata tutunma teşebbüsüm bir haykırış metni suretinde birinci kat semadan yeryüzüne kanatlandı. İnkisarımı tövbe, pişmanlık ve istiğfarla kâğıda döktüm… Kitaplığıma döndüm dönmesine ama Torlaklı Deli Hafız’ın civanmert talebesi Hergeleci İbrahim pehlivanın yeri göğü inleten peşkeş naraları hâlâ daha kulağımda çınlayıp duruyor:

“Pehlivanlığın sonu cazgırlıktır!”

* Fitness salonları Amerika’nın kültür ve spor ideolojisinin pazarlandığı modern insan uyutma merkezleridir. Bu salonlarda spor yapan insanlar zamanla bireyselleşirler ve kapitalizmin kapıkulu askerleri olmaya hak kazanırlar. Mr. Olympia podyumlarında pazarlanan o devasa kas yığınları birer vücutmuş gibi gözükseler de aslında bir dünya görüşünün ikonalarıdır.

* Âlimlere göre aynaların karşısında ibadet etmek, özellikle namaz kılmak, dikkati dağıtıp huşûya ve hudûya engel olacağı gerekçesiyle hoş karşılanmamıştır. Oysa fitness mabetlerinin dört tarafı aynalarla çevrilidir. İnsanlar su ve mineral kaybedip gerilen, akabinde kendini tamire geçip balon balığı gibi şişen karın kaslarına baktıkça itminan bulmakta ve bunu her seansta, durmadan, defalarca tekrarlamaktadırlar.

Bu fantastik hikâyeyi, bundan tam bir asır evvel yaşamış Gaddar Ali nam zat, Sultan Abdülaziz’in meşhur başpehlivanı Kel Aliço’ya anlatsaydık gülmekten sırtı yere gelirdi.

* Fitness işlevsel değildir. Temelde alter-egonun halter kaldırmak suretiyle şişirilmesinden ibarettir. Tenis gibi sürdürülebilir kondisyon, basketbol gibi taktik zekâ, futbol gibi özel yetenek gerektirmez. Yarıştığı kişilerle eşit standartlarda antrenman yapan ortalama bir sporcunun genetiği diğerlerinden kötüyse, ağzıyla ebabilleri tutup ayaklarıyla Ebrehe’nin fillerini kaldırsa yine de müsabakalarda derece elde edemez. Bu bakımdan fitness, bir yandan sporcuların başarma hırsını tetiklerken diğer yandan onları yalnızlaştırır.

* 15. yüzyıla kadar bilgi, bilhassa toplumun eğitimli zümreleri açısından, kabaca ahlak kavramının bir şubesi olarak kabul ediliyordu. Bilgiyi değerli kılan işlevi değil, bizatihi kendisiydi. İnsanlık tarihi boyunca -ıstılah manasıyla- hikmete kalb olan bu mana, Sanayi Devrimi’nin patolojisini hazırlayan İngiliz aristokrasisinin elinde teknik mukavemete, buhar gücüne, burjuvaziye, siyasi iktidarın ezen, sömüren, parçalayıp bölen politik hâkimiyetine ikame edildi. Bu meyanda, meşhur İngiliz Filozof Francis Bacon’a atfedilen, Latince “Scientia potentia est” sözü pek çoğumuzun malumudur: Bilgi güçtür!

Fransız Devrimi’nin akabinde, eşitlik ve özgürlük zırvalarıyla erken dönem menopozuna giren dünya kültürü, kapitalizmin yardıma gelmesiyle bir alt-kültür olarak post-modern spor kültürünü doğurdu. Ve artık yeni bir mottomuz var: spor güçtür! Dolayısıyla spor, popüler kültürün alt-bilgisidir. Bugün güç bilgiyi, bilgi gücü, ikisi birlikte sermaye ve tüketim kültürünü peydahlamaya devam ediyor.

Fight Club’ın Tyler Durden’ına özenen Sünger Bob kılıklı genç beyinler kan ter içinde abdominallerini şişirirken, milyon dolarlık protein tozu tüccarları göbeğini kaşıya kaşıya ceplerini şişiriyor.

* Ortalama boyutlarda bir Arap atının sol arka bacağındaki tendon sayısı dünya vücut geliştirme ikonu olarak piyasaya sürülen Ararnold Schwarzenegger’in toplam kas kütlesinden fazladır.

Lâkin dünyadayız, azalan verimler kanunu işlerliğini koruyor ve her an her şey olabilir. Mesela kıçı kırık bir Avusturya köylüsü Kaliforniya valisi olabilir, atomun içi tiftik tiftik edilip hidrojen bombası icat edilebilir, beynin buharlaşan kasları gayya kuyusuna doğru seyrederken, kuadrispes kasları arş-ı âlâya yükselebilir. Dünyadayız, her an her şey olabilir.

Her an bir cariye, efendisini doğurabilir.

Ne olursa olsun; isterse yer yerinde oynasın, iki cihan bir araya gelip suya adını yazsın, bir o kadar zaman geçsin, her şey yeni baştan yaratılsın. Dünya dedikleri eklem ağrısı, o ahiretin tarlası, bin yıllık bir nadasa bırakılsın. Tapılan, alın vurulan görklü Tanrı; düşünülen dinin otopsi masalarında parçalarına ayrılsın. İsterse kesret denizi müsilaja bulansın, Yunan çingenelerinin kas hiyeroglifi muhteşem Zeus, Hera kahpesinin şuh bakışlı baldızına işmar etsin…

Ne olursa olsun, bugün, baldırı çıplak bilim insanlarının araç motorlarının gücünü tanımlarken sütçü beygirlerine ihtiyaç duyması, faili muhtar olan Allah’ın kullar üzerinde ki mutlak hâkimiyetinin yegâne ispatıdır.

* Kadim dünya sınıflar rejimiydi. Bu gün halkın zaviyesinden hobi nazarında değerlendirilen fitness sporu, bir zamanlar at binme ve okçuluk gibi, yarın çıkabilecek potansiyel bir savaş durumunda işlev kazanabilecek meşguliyetleri içeriyordu. Yine halkın zaviyesinden kitabî bilgi de ulemanın, ediplerin, en fazla taşra medreselerinde tedrisat gören talebelerin harcıydı. Hüküm sahiplerine yakın olanları; mayası düzgün, delişmen gençler teşkil ederken, hikmet sahiplerine yakın olanlar mürekkep yalamış şehirli ailelerin çocuklarıydı.

Esasen Türk topraklarında Tanzimat dönemine kadar, İsmet Özel’in büyük büyük dedesi, Namık Kemal ve Ziya Gökalp hariç herkes mutluydu. Bugün modern dünyada sosyal sınıfların fabrika ayarları nihayet sıfırlandı.

Artık herkes mutlu!

Karl Marks abimizin salvoları, Max Weber üstadın kroşeleri ve Auguste Comte reisin orta sahaya çıkardığı kavisli kafa toplarıyla artık hepimiz eşit ve özgür bireyleriz. Zorunlu eğitimle birlikte henüz damağı patlamamış bebekler daha kundaktayken okuma yazma öğrenirken, çişini tutamayan kız çocukları yeşil kuşak karate kemeri bağlamayı öğrendiler.

Yalnız ufak bir sorun var…

Bugün bir Orta Dünya simülasyonun içinden fırlayan modern Türkiye Cumhuriyeti’nde aylık brüt asgari ücret 13.414,50 TL iken, fitness sporuna yeni başlayan, boyu 1.75 cm, ağırlığı 90 kg olan ortalama bir Anadolu gorilinin aylık gıda, protein, supplement ve spor salonu masrafı 5.545,50 TL’dir.

O evine misafir almayan ve heceleri mavi gören kolpacı şairin dediği gibi, ayrılık sevdaya, beyaz eşya ÖTV’ye, salon sporları da KDV’ye dâhildir.

* Modern zaman putlarının en afilisi insan vücududur. Zamanla kırışan, bozulan ve çürüyen bir yaratık olması hasebiyle kan testleri, sağlık taramaları ve rutin bakımları muntazaman yapılmak zorundadır. Botoks iğneleriyle gerilip envai çeşit yağ ve kremle parlatılan bu kılsız nesne, haftada üç gün hipertrofi antrenmanlarına maruz bırakılarak sunak günlerine hazır hale getirilir.

İnsan suretine bürünen bu putları gösterişli hale getirmek için açılan fitness salonları ise mabetler, yani ibadethanelerdir. Kendi bedenlerine tapan insanların, ben aynasının kırılmaz mahfillerinde -yine, yeniden- kendilerine ibadet ettikleri fitness mabetleri, bu işlevini sıhhat, kilo verme, cihad-ı ekbere hazırlıklı olma, spor bilinci kazanma ve boş vakti değerlendirme gibi büyük insanlık idealleri adı altında gizlemektedirler.

Oysa insan bilmesi, bilahare, bildiğini de bilmesi suretiyle Atargatis’ten, Menat’tan, Uzza’dan, cümle hayvanattan ve haşerattan ayrılan bir ufuk çizgisini imliyordu.

* “Ben kaslı erkekleri itici buluyorum, erkeğin hası göbekli olanıdır, hele keli pek makbuldür canım.” martavalları okuyan Anadolu irfanının gün ışığı görmemiş kızları da ağır palavracıdır. Yüzde doksan dokuz nokta yedisinin üçte birinin dörtte ikisi ıssız bir adaya düşse ve tek bir arkadaş alma hakkına sahip olsa, Tanburî Cemil Beyi değil Chris Bumstead’i tercih ederdi.

Gerçi normatif bir değerlendirme yapacak olursak bence de mantıklı olan o…

* Beden ülkesi her an gelebilecek saldırılara karşı hazırlıklı olmalıdır. İçeriden ve dışarıdan gelecek dâhili bedbahtlar için teyakkuz halinde bulunmak, ataleti atmak, zihni işler hale getirmek, yaşlılığa hazırlanmak ve sıhhat kazanmak için spor yapmak son derece faydalıdır. Sporun gözle görülmeyen, ancak sonrasında hissedilen faydalarından biri de toksin atımı ve akabinde gelen rahatlama hissidir. Sürekli toksin atımı, endorfin, adrenalin ve serotonin gibi hormonların salgılanmasına da yardımcı olur. Bilhassa serotonin, insanda mutluluk, canlılık ve zindelik hissi veren bir nörotransmitterdir.

Sağlıklı yaşam koçları, personal trainerlar ve GYM tüccarları devamlı salgılanan serotonin hormonunun eksikliğinde, müşterilerinin depresif, yorgun ve sıkılgan bir ruh haline bürüneceklerini en az kokain kartelleri kadar iyi bilirler. Kokaini çeken de serotonini salgılayan da mışıl mışıl uyur. Ama Oliver Stone sevenler o meşhur Wall Street dramasının serlevhasından hatırlayacaklardır:

Para Asla Uyumaz!

* IFBB Prolar, klasik bodybuildinger’lar, parçalı vücutçular, 212’ler, supplement bağımlıları, protein tozu müptezelleri, genişledikçe kasıklara doğru kaymak tutan baklava kası ustaları, bikini modeller, yazın ilk ışıklarıyla diyete giren bulk vücutlar, İnstagram hikâyeleri, reelsler, You Tube shortları…

Hepsi fantastik bir dünya idealinin imajinatif araçları, gösteri peygamberlerinin havarileri, şehirleri kuşatan Kentucky sirklerinin akrobatları, sigara içen panayır maymunları…

Baskıdan yeni gelin gerdanı gibi gerim gerim gerilen incecik derilerini biraz kaldırıp kasıklarından aşağıya süzülen azgın ruhlarına bakarsanız yırtılan kasları, zamanla büyük bir obsesyona dönüşen aynaya bakma bağımlılığını, steroid iğnelerini kesince şaha kalkan libido sorunlarını, kan ağlayan karaciğer salgılarını, yalnızlığın geyik gözlü köşesinde bir lokma rokfor peyniri için cirit atan, kapana sıkışmış o GYM farelerini görebilirsiniz.

Cherokee kabilesinin tek gözlü şefi Panter Pençesi’nin dediği gibi: “Güçlü motora bakacaksan Mercedes, estetik görünüme bakacaksan Audi, hem güçlü motora hem sağlam kaportaya bakacaksan Volvo alacaksın Kızıl Tüy!’’

 

Bahadır Dadak

DİĞER YAZILAR

6 Yorum

  • ronnie coleman , 13/12/2023

    kedi ulaşamadığı ciğere murdar dermiş hesabı bir yazı olmuş. muhtelif benzetme ve sıfatlarla okuyucunun gözü boyanarak etki altına alınmaya çalışılmış, yıllardır süregelen GYM geleneğine dil uzatılmak istenmiş ama nafile. aynaya baktığında vücudunun iç açıları toplamının 360 olduğunu gören, online ders garabetiyle masabaşında oturmaktan omurga şekli parabolik denklemler ile ifade edilebilecek hale dönmüş gençlerimiz, aylık ücreti 300 tl olan merdivenaltı mahalle salonlarında, ellerini magnezyuma bulayıp kendinin 3 katı ağırlıklarla yer çekimine meydan okuyarak size gereken cevabı verecektir. utanıyoruz ki hayata tutunmaya çalışırken eliniz bir gafletle bizim barlarımıza tutunuvermiş. statünün sosyal medyadaki postlardan ibaret olduğu şu dünyada bizlerin kendini bulabildiği yegane yer olan spor salonlarına kaleminizi doğrultmayınız. yoksa biz de siyah gazlı kalemimizi alır bulduğumuz her beyaz tahtaya bol kardiyolu crossfit antremanları yazarız. velhasıl “siz o hareketi yanlış yapmışsınız”
    yeapbuddyyy

  • Noneym , 01/12/2023

    Yazı efsane! Bahadır Dadak gibisi yok sitede. Hem tasarım yapıyor, hem çizim yapıyor, hem şiir yazıyor, hem yazı yazıyor. Müthiş biri…

    • herkesyamanbenyahşi , 27/01/2024

      o değil de yazıda her şey var bilim insanları dikkat edilirse adam demedim bahadır dadak beyefendinin beynini incelemeli büyük gelişme olur bilimin geleceği açısından ordan oraya nasıl atlayıp bağlantı kuruyor enterasan bir de ben nöron olsam kısa devre yaparım misal

  • * , 29/11/2023

    belki de hayata gerçekten tutunmak istemiyorsunuzdur.

  • formygod , 28/11/2023

    bahadır dadak beyefendinin böyle misket oynuyor gibi kolayca bir yazı ortaya çıkarması sinirlerimi bozuyor sinirden tiklerik arttı. allah yarabbi şükür.

  • antonio montana , 27/11/2023

    Üstadımız Bahadır Bey’e geçmiş olsun diyor ve Hak Teala’dan acil şifalar diliyoruz.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir