
1. Bardak
Kalp krizi gibi göğüste başlayan tarifi imkânsız bir acı. Sonra ayrı yörüngelere savruluyorsunuz… Dönüp geriye baktığınızda evrenden daha büyük olan o küçücük kalbinizde bir türlü uğurlayamadığınız giden kişinin varlığı… Ve inatla birisi diğerine yüzünü dönmüyorken diğeri de yanlış yöne, yanlış kalbe giden ayaklarına engel olmuyor. Peki, iyi de kim bu iki kişi? Sen ve ben mi?
2. Bardak
İnsanın birisine yabancı olması için illa uzak yerlere savrulmasına gerek yok. Aynı mekânda olmak da bir olmak, birlikte olmak anlamına gelmiyor zaten. Tecrübeyle sabittir ki, aynı yağmurda ıslandığı halde elleri birbirine değmeyen, gözleriniz birbirini görmeyen ne eski âşina ruhlar biliyoruz.
3. Bardak
Rus edebiyatının uslanmaz çocuğu Dostoyevski, birini çok sevmenin bedelini bir daha kimseyi sevmemek olarak açıklar. Belki de kendi dünyamızda olmasını arzu ettiğimiz birinin yokluğu, etrafımızda var olan milyonları yani çokluğu yok yapıyor. O halde sonuç olarak “ölüm değilse bizi ayıran yazık olmuş.”
4. Bardak
Sen hep 19 yaşındasın… Bense hep 26… Şimdi zamanı dondurmak, her şeye ve herkese rağmen uyumak istiyorum geceleri.
5. Bardak
Her bardak çayın sonunda kelimelere dökmesem de hâlâ seni bekliyorum. Belki bir gün geride ne bıraktığını anlarsın ve dönüp bir kere de benimle yürümeyi denersin ya da düşünürsün diye.
6. Bardak
Bir yaştan sonra siyah beyaz filmler izleyip de geçmişi andığınızda sizi üzen şey yaşadığımız hayal kırıklıklarından ziyade yaşanması mümkün iken yaşayamadığınız mutluluklardır.
7. Bardak
Zamanın parmakları boğazımızda gezerken içinde yaşadığımız bu vahşi çağ, bizim için artık dayanılmaz bir zaman dilimi olmuştur çoktan. Bir bir tükettiğimiz senelerin ardından ve yorgun düşünceler arasından kaç gözyaşı dökmeliyiz daha? Bir kere ve çoğunlukla da acemice yaşadığımız bu hayat kaç hayal kırıklığı eder? Bizim yaşadığımız hayat; ruhumuzu sıkıştıran mengenelerden ve ruhsuz kalabalıklar arasından kurtulabilmek ve çıkabilmek ümidiyle son çare diye yutulmuş bir yalnızlık acısı…
8. Bardak
İşte bu yüzden ikimizde dudaklarımızın arasına sıkıştırdığımız tütüne aldırmadan boğuk ve acılı bir sesle “yabancısıyım bu karanlığın…” diyoruz. O kadar yabancıyız ki bu zamana, insanlara, ağızlara ve kulaklara ki, gölgesi bile kaçıyor insanın…
9. Bardak
Önceki şekersiz çayın sorusunu cevaplamadın ama ben yine de sana bir soru daha soracağım. “Peki, o zaman insanın bütün kaçma çabalarının bittiği yere ne diyoruz?”
10. Bardak
Cevapsız sorular, yakıcı bir güneş, tuzlu su… Ne kadar içsem de susuzluğum dinmiyor. Ama neden? Beni günbegün öldüren, anbean kahreden şey, içinde okyanuslar biriktiren birinin kıyısının olmadığını görmesi mi?
11. Bardak
Bazı acıların tarifini ne sözlüklerde bulursun ne de bir cerrahın neşteri ile açtığı yarada. Tarifi olmayan bu tarz acıların efendisi olarak sana söylüyorum, bu tarz acıların tanımı olmadığı gibi görüntüsü de resmi de yoktur. Herkes gözlerini kapar ve o an film hepimiz için ayrı ayrı oynamaya başlar.
12. Bardak
Bu yaşa geldim, şunu öğrendim; çaresizliğin ne olduğunu öğrenmek için lügatlere bakmak gereksiz bir çaba. Gerçekten çaresizliğin ne olduğunu anlamak istiyorsan yaşayan birisini değil de bir ölümü ölesiye özleyenleri düşün.
13. Bardak
Zamandan, mekândan, mesafelerden, acılardan, kederden, şarkılardan, uşşak ve hicaz makamlarından dert yanıyorsun. Geleceksen bugün gel, şimdi gel. Ölüm gelmezden evvel gel, çünkü tabutlar ne ışık ne de umut geçirmiyor.
14. Bardak
Hayatın tüm hızına rağmen siz yavaşlayın. Zira mevsimleri çok hızlı tükettiğiniz zaman size yaşanacak baharlar kalmadığını göreceksiniz.
Davut Bayraklı

