Bu yaşadığımız bir buhran. Hem de köklü bir buhran. Dünyayı saran ve insanı tehdit eden bir buhran. İnsan fetret dönemini yaşıyor, hem de yıkıcı fetret dönemini…
Moğol İstilası, Haçlı İstilası derken en son kendi kendimizi istila ettik ve sonra şehrin meydanına gelip kendi istilamızın kahramanlığına türküler yaktık. Ontolojik bir sarsıntıydı yaşadığımız… Tanımlarımız kalmadı. Eğreti tanımlara sarıldık ve tanımlandık bu yüzden. Sığ ve sahte bir hayat tuttu ellerimizden. Bilgilerimiz bize ait değildi ve dahi içselleştiremedik bu yüzden.
Sonra mı, sonra insan bu olmamalı dedik. İnsan kendinin soru işaretiydi ama bu soru işareti olma halini de kendi anlamalıydı. Sonra insan sosyal bir varlıktı. Konuşmak istiyordu. Her ne kadar Pascal tersini düşünse de odalarımızdan çıkmak ve birbirimizi görmek zorundaydık. Bütünü kavramamız gerekiyordu. Parçalarla uğraşa uğraşa bütünü unutmuştuk. Hâlbuki bütünde parçaların toplamından fazla bir şey vardı, bize böyle söylenmişti. O halde düşünce ummanında buluşmalıydık.
Önce Kadıköy de başlayan ve katılımcı sayısının artmasıyla birlikte Üsküdar’a taşınan Çaykolik Sohbetleri yeni dönemine başlıyor. Canı sıkkınları ders çalışmayı sevmeyenleri, ders çalışmayı çok sevenleri ama okulu sevmeyenleri, okulu çok sevip derse girmeyi sevmeyenleri ve bunların integralini sevenleri sohbetlerimize bekliyoruz. Bu saydıklarımızın hiç birisine girmiyorsanız, o zaman bilhassa gelmelisiniz. Sizi tanımak istiyoruz. Ne kadar çok kişiyle tanışırsak derdimizin ve acımızın artacağını bile bile…
Bu arada cevizli incir reçelleri çok güzel oluyor. Keşke bir okurumuz sohbete gelirken annesine yaptırsa da getirse. Sevaptır sanki… Evet evet sevaptır…
Edebifikir Haber Ajansı
4 Yorum