
Dün yine karanlığın içindeydim her vakit olduğu gibi. Alaca karanlığı da seviyorum, zifiri karanlığı da… Sanırım karanlığın her halini seviyorum. Şizofrenik bir yalnızlık halinin sonucu değil bu, sanıyorum fıtratın bir tecellisi olsa gerek.
Allah diyene yalnızlık mı var?
Sonu gelmeye soruların beynimi kemirmesi sonucu oluşan beyin karıncalanmalarına hâlâ alışamadım, hâlâ baş ağrısı çekmekteyim ve hâlâ Nietzsche’ye kendimi çok yakın görüyorum.
Kimler kimlere yakın, kimler kimlerden ne kadar uzak, hangi mesafeler kimleri kimlerden alı koymakta… Sus artık!
Sorular şairleri getiriyor kafamın içine, binlerce şair hep bir ağızdan binlerce değişik şiir okuyor aynı anda, ayırt etmeye çalışıyorum, algıda seçiciliği kullanarak tutuyorum bir şiirin ucundan;
“Biz var mıydık?
Belki de hiç olmadık
Belki de bu dünyada
Bir yansımaydık sadece”
Kurtulmak bir kenara, tutundukça bir şaire daha çok batıyorum yerin dibine.
Türküler, şiirler, şairler, bağlama, ney, kalem, kâğıt ve klarnet yasaklanmalı!
Hiç olmadık mı gerçekten? Yedi güzel adamlar hiç yalan söyler mi? O dediyse olmamışızdır illa ki.
Çayım bitmesin dostlar!
Yüzyıllar boyunca varlık-yokluk konusunu tartışan filozoflar müşahhas varlığın olup olmadığı noktasında hem fikir olamadılar. Kuru ve boş bir kavganın içine girerek süslü ve üstün sözlerle tarihe isimlerini filozof, düşünce adamı, çok düşünen adam gibi çeşitli isimlerle yazdırdılar. Maddi varlıktan öteye gidemeyen hangi beyin büyüktür ki? Ben ciddiye alamıyorum onları, inanmıyorum. Einstein’ın en zeki insan olduğuna inanmadığım gibi.
Sigara içmek varlığa delil midir? Sesini etkileyici hale getirmek için ses tellerine zulmeden ve en erkekçe şiiri ağlak okuyan ebleh adamlara gıcık olmak varlığa delil midir?
Melâli anlamayan nesle âşinâ olanların hepsi ölü! Biz Haşimî’yiz ve âşinâ değiliz!
Varlık, ne nefes almaktır, ne konuşmaktır, ne de yürümektir. Var olmak, zâhirî ve bâtıni bir birleşmenin vücuda gelmiş halidir. Varlık fıtrata uygun hareket etmektir. Eşrefse eğer mahlûkat, vardır ve yaşıyordur. Bitkinin eşrefi fotosentez yapan, çiçek veren; hayvanın eşrefi avlanan, çiftleşen… Ya insanın eşrefi? Nefes alan (fotosentez), çiftleşen, çocuk yapan (çiçek), çalışan(av)…
Bitki ve hayvanla aynı eylem hali içinde olan insanı yaşıyor kılan ne peki?
Haydi cûşa geldik erenler:
“Çar anâsır bâbından nikâb büründüm
Bir noktadan hâsıl oldum arındım
Can gözüyle görenlere göründüm
Ne seyrânım ben seyrândan içeri”

