Çini sanatında motifler dışında renklerde, dönemin izlerini keşfetmek açısından önem taşımaktadır. Eski metotlarla yapılan çiniler şimdiki seri üretim çinilerden farklı şekilde hazırlanmaktadır ve beş ayrı safhada uygulanan çinilerin, beş farklı tekniği vardır. Osmanlı’da en çok kullanılan metot ise sır altı tekniğidir ve hazırlanışı diğer tekniklerden farklı olarak şu şekildedir: Pişmiş toprağın üzerine çekilen ince astar tabakasına süslemeler yapılır, bu süslerin üzerine sır döküldükten sonrada, parça 1.200 – 1.300 derecede fırınlanır. Bu metotta, her rengi sır altına almak hayli zordur.
Merhum çini ustası Ali Kocaoğlu… Son dönemde sayısı gittikçe azalan çini ustalarından biri… Kocaoğlu Kardeşler adlı bir ekiple Klasik Osmanlı tarzı çinileri üretmişler ve birçok rengi yakalayarak canlandırmayı başarmışlardır. Türk Sanatında kullanılan turkuaz dâhil birçok rengi çinilerinde kullanan ekip, 1985-1993 yılları arasında kendilerine öyle bir meseleyi dert etmişler ki; içinden çıkılacak gibi değil.
Bu meselenin adı Mercan Kırmızısı… Bu rengi yaptıkları çinilerde yakalayabilmek için Merhum Ali Kocaoğlu ve kardeşi İbrahim Kocaoğlu 8 yılda tam 12.000 deneme yapmışlar. Defalarca denenen renk tutturma metotlarında; altın, mercan, turkuaz, boraks, deniz kabukları ve birçok bitkisel karışımsan oluşan renk kullanmalarına rağmen mercan kırmızısını bir türlü tutturamamışlar. Hatta işin o haddeye geldiğini anlatırlar ki; rengi yakalayabilmek için kendi ellerini kestikleri, deneylerinde insan kanı kullandıkları anlatılır. Enteresan olan hadise ise; bu sırada binlerce kez tekrarlanan renk denemeleri, dünyada sadece onlara mal olan bir keşifle neticelenmiş. Bu keşif 24 ayar altının kimyasal bileşiklerle fevkalade inceltilmiş halinin sır altındaki görüntüsü olan ve rüya renk olarak tabir edilen pembe çinidir.
Buna rağmen yakalanamayan renk Ali Kocaoğlu için farklı bir meseleye dönüşmeye başlamıştır. Hatta kardeşi İbrahim Kocaoğlu, ağabeyine:
“Ağabey; bunu daha fazla kurcalamayalım. Ben şu kanaate vardım ki; mercan kırmızı Allah’ın o dönemin insanlarına aradan yüzyıllar geçse bile hatırlansınlar diye bahşettiği bir nimettir. Araştırmakla bulunamaz.” Dediğinde,
Ali Usta’nın cevabı yalnızca şu olmuştur:
Mercan ‘a saygı… Saygı…
Yaptığı birçok eser 16. Yüzyıl zannedilerek müzayedelere koyulan bu büyük usta, bu meselede hayli çaresiz kalmıştır. 1992’de ki son teşebbüslerin ardından umudunu kesen Ali usta’nın, doğruluğuna tam olarak bilmesek dahi, bu meseleyi dert ederek intihar ettiği bile söylenmektedir. 1993 yılında ölen ustanın bu saklı rengi keşfetme çabası neticesiz kalsa da; bu yolda ürettiği eserler hayli zengindir. Buna rağmen bu aşk sevdiğine kavuşamadan sona ermiştir.
Not: Mercan Kırmızısı Osmanlı devrinde yalnızca 1550-1605 tarihleri arasında çinide uygulanmış bir renktir. Bu renkte bir çiniye rastladığınız anda bilin ki, tarihi bu 55 yılı kapsar. Bu tarihten sonra bu rengin sır altına alınabildiği ne duyulmuş ne de görülmüştür. Muhtemelen ustası herhangi bir çırak yetiştirmeden Hakkın Rahmetine kavuşmuştur. Düşükte olsa bir diğer ihtimalde, yetiştirdiği kişinin veya kişilerin mesleği devam ettirmemiş olmasıdır. Hepsi şu an için sadece birer sır.
Bu rengi çinide sır altına alınmış halde görmek isteyenler için en rahat duraklardan birisi Süleymaniye Cami’dir. Caminin kandillerindeki çinilerde bu renk mevcuttur. Eğer bu çiniyi görmek size nasip olursa Ali Usta’yı muhakkak hatırlayın. Onun aşkı, o sır’ın altında saklı…
Ahmet Özcan