Keşke Yapmasaydım

 

Çoğumuz alışıktır hayat kompozisyonuna keşkeli cümleler kurarak başlamaya. Bu cümleler; kimi zaman söylenilmemiş sevgi sözcükleriyle, kimi zaman elinden tutulmamış bir ihtiyarın akla gelen masum bakışlarıyla ya da bir zamanlar ayaklarımızın altında ezilen kara toprağın üstümüzü örtmesiyle devam eder.

Avuçlarımızdan su misali sızan zamanı geri almanın imkânsız olduğunu bile bile, düşmüşüzdür her zaman bu hatanın peşine. Gün gelir yılların vermiş olduğu ağırlığı kaldıramaz göz kapaklarımız. Her defasında arkasından el salladığımız meçhule giden gemiye bilet alma vakti geldi mi rahat etmez vicdanımız. Merdivenlere takıldı mı ayaklarımız damlar kaderin yazıldığı alnımızdan terler. Nasıl bir düzenin içinde olduğumuzu unutup kaçan değil de kovalayan olduğumuzu sandığımız oyun, bitme noktasına gelmiştir. Ensemizde hissetmeye başlamışızdır yenilmişliğin nefesini.

Belli başlı başlıklar, başlamıştır başımızın başköşesinde itiraf edilmeyi beklemeye. Sırası gelen hesabını soracaktır, görülecektir dava. Fakat bazıları vardır ki dava bitmek bilmez. Her itiraf bir başka itirafı zorunlu kılacaktır. Kabaracaktır defter. Yanağımızı ıslatarak kendine yol açan gözyaşımızın en ahenkli dansını izlerken, kelime köklerimize ev sahipliği yapacaktır şiirlerimiz, mısralarımız.

Bir sarmaşığın, ağacın gövdesini sarıp çürütmesi gibi bedenimizi çürüten aşk ile olacaktır en büyük davamız. Burnumuzu kızartan soğuğa aldırmadan rüzgâra karşı koştuğumuz anları hatırlayıp, bağırarak şarkı söylediğimiz,  kendimizi kendimize dost edinip etraftakilerin deli tiplemesine maruz kalmayı göze alarak, kendimizle sohbet edişlerimiz gelecektir hatırımıza. Kalabalıkta her daim gözlerimizin onu aradığını kulaklarımızın her daim onun sesiyle pasını sildiğini, kalp atışımızın ritmini ansızın yüksek çıkışlar yapan bir keman melodisine benzettiğimizi hatırlayıp geri alacağızdır belki de şikâyetimizi.

Aklımızın kabul etmediği, vicdanımızın kendini rahat hissettiği bir ikilemin esiri olmaktan kurtularak “Yaz kalbim! ” diye başlayacaktır tutanağımız. “Maşukun yıllarca haksız bir şekilde aşığı boş yere oyalaması,  masum duygularına merhametsizce saldırıda bulunması ve iyi niyetini suiistimal ederek en sâfi hislerinin katili olması münasebetiyle, ağırlaştırılmış müebbet kalp hapsine karar verilmiştir.” Ve devam edecektir “Fakat davacının ne hikmetse davasından vazgeçmesi sebebiyle aşksız bir şekilde beraatına karar verilmiştir.

Dava görülmüş, hesap kesilmiştir. Kazanan yine ihanet, kaybeden yine masumiyet olmuştur. “Keşke yapmasaydım.” pişmanlığını zikrederken dilimiz, kendimizi notaların ahenginde kaybedip, bir gelinciğin kadife dokunuşunu hissederek, dilde sükût gönülde haykırışlara boğularak, yalnızlık kervanında yol olup akmak olacaktır en son duamız.

Fehmi YAVUZ

DİĞER YAZILAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir