Hayat Bir Monolog

Sulhi Ceylan, insanın körlüğüyle konuştu…

***

Dedim: Kendimi çok günahkâr hissediyorum.

Dedi: Az günahın olduğu içindir. Çok günahın olsaydı hissetmezdin. Günahlarınla çepeçevre sarılır, günahsızlığı unuturdun.

Dedim: Sen nasıl hissediyorsun?

Dedi: Tövbe şehrine girip girip çıkıyorum. Ümit elimi hiç bırakmıyor. Ama bazen yeise düştüğüm de oluyor. İnsan işte, zıtların birliği… Kendinin körü…

Dedim: Günlerim ızdırap yüklü, her geçen gün artan yüklerimden ötürü sırtım daha fazla bükülüyor, yere yakın oldum.

Dedi: Zaman kavramı tamamen izafi. “An” dediğim an, “an” yoklukta buluşmakta. “Şimdi” her an geçmişe karışıyor. Zaman mefhumu tecrübe edinebilmek için işimize yarayabilir. Hayata tutunmak için düşmemiz gerekir. Düşmeyen kalkmayı da bilmez. Unutma “sahip olmadığın şeyi terk edemezsin.”

Dedim: Bu yaşamak dediğinde nedir? Nefes alır olmanın bir anlamı olmalı?

Dedi: Yaşamak, kâinatın kalbinin atışını kendi kalbinde hissetmendir. Âlemde cari olan seramonide bir nota olduğunun farkında olmandır. Ama sadece bir nevâ notası. Yağmur damlalarını yüzünde hissettiğinde, damlaların üstündeki KÜN emrini okumandır. Aklını yırtacak kadar gerip de kalbine dönmendir. Yaşamının kimsenin umurunda olmadığını bildiğin halde nefes almaya devam etmendir. Velhasıl yaşamak, mesafelere hayat katan bakışı bir ömür aramandır.

Dedim: Bu çok zorlu bir iş…

Dedi: Yaşamak zoru seçmektir. Her nefes, karanlığa karşı üflenen bir notadır. Yıldırımlar arasından geçerken düş kurabilmektir. Fakat unutma bu karanlık senin ellerinden peyda olur. Karanlığı dışarıda arama.

Dedim: Hayat neden bu kadar zor? İnsanlar neden menfaat merkezli bir hayatı seçiyorlar?

Dedi: İnsan esma terkibidir. Kimde hangi isim (esma) baskındır bilinmez. Göz senin gözün, bakışını yücelt. Perdenin arkasını görmeye çalış biraz da. Sürekli sana gösterilenlere nazar etmekten bıkmadın mı? Bilmez misin hakikati gören göz, görmez olur ağyarı? Ağyar ile perdelenen gözler, kaldıramaz esrar perdesini. Bil ki bu perde de senin gözünde. Hayat kime göre zor? Önce bunu tespit etmelisin. “Kaderin üstünde bir kader vardır”, ama sen göremiyorsan gözlerini kapatmalısın. Gözlerini kapatman gerekenlerin ne olduğunu biliyorsun değil mi? Unutma “gözlerini kapatmadıkça göremezsin.”

Dedim: Kapalı konuşuyorsun. Çözemiyorum sözlerini.

Dedi: Yüzyıllardır filozofların uğraştığı ve her birinin farklı cevap verdiği meselelerle uğraşıyorsun. Cevabı akılda değil kalpte bulabilirsin ancak. O halde filozoflara değil de âriflere bak biraz da. Aklı olanları değil, kalbi olanları dinle. Kalbi kalple buluşmuş olanları gözle.

Dedim: Ya aşk… Aşk neresinde bunların?

Dedi: Aşk varoluş sebebindir. Aşk; üç harf, tek hece ama unutma ki en uzun kelimedir aynı zamanda. Ve aşk, gönül inkılâbındır. İnkılâbın seni bekliyor ama beklenildiğinden habersizsin. Aşkı kendinden kendine çağır. Ses ver kendine, kulak ver özüne. Sadece kulak kesil sesine. Onun sesine.

Dedim: Aşk olsun o halde.

Dedi: Aşk olsun demekle aşkın kendini gösterdiği görülmüş şey değil. Gerçek âşık, kendi kanıyla abdest alandır. Hak etmezsen, bedelini ödemezsen aşk seni bulmaz. Bedeli senin kendi kanın unutma. Bunu göze almadıkça bu meydana girmeye yeltenme.  Bu meydanda nice başlar kesilir de haberin olmaz.

Dedim:  Sustum, sükût sahillerini dövüyordu dalgalar…

Sulhi Ceylan

DİĞER YAZILAR

3 Yorum

  • Lidya , 21/05/2019

    Çok uzun azcık kısa yapın

  • . , 02/08/2017

    “sen ikinci kişisi onun yalnızlığının,
    monologların hep aynı kalan merkezi
    ve her çember senin etrafında çizilen,
    fırlatır ona bir halkayı zamanın içinden”

  • Diyalog , 20/03/2014

    Sıkı bir monolog okudum. Evet, bilemeyiz kim, hangi sırları saklıyor özünde… Değil mi ki ruh, kendini gizlemektedir beden elbisesiyle. Bedenler de hâlleri… Hâller de dilleri… Diller de kalpleri gizlemektedir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir