Sezai Karakoç Coğrafyası: 1

Başlarken

Yargımı daha ilk baştan söyleyeyim: Sezai Karakoç, büyük bir şair. Ama o şair olmakla yetinmez, aynı zaman da düşünürdür, parti başkanıdır, yayımcıdır. İslamcı şiirin heceye hapsolup tıkandığı noktada zuhur ederek, o, mahallesindeki şiirin ruhuna İsa gibi üflenmiştir. Bununla da yetinmemiş, şiir alanında yetiştirdiği birçok ‘mürid’ini, kurduğu partiyle politik tavır almaya da yönlendirmiştir.

Bu kadar genci yetiştirmek için, Diriliş dergisini günlük haftalık, aylık olarak, kesintilerle yayımlamıştır. Dergi, bir ‘edebiyat’ dergisi olmaktan öte, bir düşünce, bir misyon dergisi olmuş, Büyük Doğu’dan almış olduğu bayrağı ileri günlere taşımış, dağıtım, zorluklarına rağmen, gönüllü gençlerle belli noktalara ulaşabilmiştir.

Turan Karataş’ın şu tespitinin bir bölümünde isabet vardır:

Doğu’nun ve Batı’nın uygarlıklarına, düşünce oluşumlarına ve sanatına dair zengin müktesebâtı ve eserleriyle bir mütefekkir, ortaya koyduğu ürünleriyle ve sanatın bilhassa şiirin kuramını ve eserleriyle bir mütefekkir, ortaya koyduğu ürünleriyle ve sanatın bilhassa şiirin kuramını da iyi bilen özelliğiyle bir sanatkârdır. Ülkemizde hâkim gözüken ‘yazınsal iktidar’ ya da ortam tarafından elden geldiğince duyulmamaya, görülmemeye ‘çalışılsa da Sezai Karakoç’un edebiyat ve düşünce tarihimizdeki yeri kalıcılaşmış bir mevkiidir.

Karataş’ın vurguladığı, Tanpınar’ın ifadesiyle ‘sessizlik suikastı’ yerinde bir tespittir. Bu edebiyat dünyamızın bir ‘hastalıkı’dır. Sezai Karakoç gibi bir şair Kemalist ve sosyalist kesimce, çoklukla, ancak  ”Mona Rosa” ve ”Balkon” şiirleriyle bilindiğini söyleyebiliriz. Şiir kitabı Ahmet Haşim, Nazım Hikmet, Ahmet Arif, Cemal Süreya gibi baskı üstüne baskı yapan şairin ‘ sessizlik suikastı’na uğraması, şiir adına, kültür adına utanılacak bir durumdur…

Ama milliyetçiliği reddedip ‘ İslam enternasyonalizmi’ savunan Karakoç’ un düşünceleri ile Sait Halim Paşa’nınkiler arasındaki özdeşlik çok belirgindir…

Modernist İslamcılar, ömrünü tekkede geçiren, üretimden uzak, kendini sırf ibadete veren, ‘züht’ hayatıyla yetinen Müslüman yerine üreten, fabrikalara kuran -başka bir değişle ‘burjuvalaşmış’- bir Müslüman istiyorlardı. Kalenderiler gibi dünya malına sırtını çeviren, sadece öteki dünyayı hedefleyen insan, modern İslamcılara göre ‘ hurafelere’ boğulmuş kişidir!

 

Sabit Kemal Yıldırım

(Kaynak: Yasak Meyve, 64)

DİĞER YAZILAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir