Abdullah Karaca, Edebifikir’e içini döktü. Gözü yazarlıkta değil, büyük sanatkârlıkta.
Kendisine hoş geldin diyoruz.
***
Edebifikir’de yazabilmek için;
1 adet ‘yalnızlık belgesi’ fotokopisi,
3 adet fotoğrafın objektifinden uzak, gözleri puslu ve dalgın bir vesikalık fotoğraf…
İkametgâha gelince;
Dünyada kalacak yeri olmayan bu gezgin ruhum için sizlere bir şey veremem. Lâkin denizler benim nefes alma parkurum, onların karşısında ise yağmurlu havalarda sığınabileceğim bir barakam oluyor bazen ki tek devre mülküm de bu. Onu da kara kalemle çizip size bir adet gönderebilirim.
Beden sağlığımdan şüphem yok, ruhum hasta… Belki sitenizde yazar olursam, korkarım hastalığımı başkalarına geçirebilirim. O yüzden ne yapsam bilemiyorum. Aile sağlık merkezine gitsem beni tedavi ederler mi, ondan da şüpheliyim. Ruhum acı çekiyor, kalp kapakçığının üç parmak aşağısı. Bazen beynimin sancıları artıyor, fazla düşünme egzersizleri ve kramplarından ötürü. Bilemiyorum farmakoloji bilimi bu konu hakkında ne düşünüyor. O yüzden sağlık raporunu nasıl halledebiliriz? Tanıdığım bir doktor var ama onun da çok hastası var. Benim gibi deliye bakar mı, ilgilenir mi bilemem. Bilmeyi çok isterdim diyorum yutkunarak…
Adli sicil kaydıma gelince birçok sevgili tarafından bıçaklandım, hem de fiilde kastî ve cebrî müdahaleler bulunmasına rağmen… Onların sicilleri dolu. Benim sicilim bu noktada mağdurluğunu beyan eder. Bu sebeple adlî makamlardan bu belgeyi almam kolay olur gibi. Ya gittiğim adlî merciler, bana hunharca saldırılarda ve hatta cinayet teşebbüslerinde bulunan Leylalar tarafından işgal etmişse… Hayır, yooo! Bu kâbus olur.
Manik depresif belirtilerim azdı yine. Kusura bakmayın. Halüsinasyon öznem uzunca bir zamandır ‘leyla’ oldu, bazen her yerdeler. Bir sabah şafak baskınına uğrarsam günlüklerimi alır mı polis beyler acaba? Ama onların hepsi zihnimdeki balık pullarıyla süslü, o ferah deniz ve yosun kokan sandığın içinde. O yüzden göremezler. Bu sevindirici haber. Kendi adıma sevindim.
Ama bu Edebifikir… Sitenizde yer alsa yazılarım beni ‘aşk’tan içeri almasın memur beyler zira delili de mevcut bir materyal hâline dönüşüyor zihnimdekiler… Belki de meydan okumuş oluruz ‘aşk’ avcılarına. ‘Yalnız âşıklar’ın yaşama hakkı gün geçtikçe zorlanıyor. Büyükşehir belediyesinden bir baraka ya da kulübe temini için bir manifesto yazabilirim. Hayvan hakları oluşumlarında yer alanlardan bir grup abla, biz ‘yalnızlığı giymiş pejmürde âşıklar’a destek olsa, bizim de barınaklarımız olur mu acaba? Çünkü üşüyorum. Yalnızlık elbisem bile eski püskü ve yırtık. Her sevgili arayışlarımda ve anışlarımda bu elbise daha da yamanıyor ve boşlukları, yırtıkları kapanıyor, tam anlamıyla bir yalnızlık giysisine dönüşüyor.
Ey Edebifikir!
Benim durumum bu. Aranıza gelmek isterim. Ama bilemiyorum, korkuyorum kalabalıklardan. Ya da karanlıkta mı gelsem bir gece kimseye görünmeden, gölgeme bile.
6 Yorum