Bir Okurumuza Cevap

Soru: Bir kimse bir şey arıyor fakat ne aradığını ve nasıl arayacağını bilmiyorsa, İmam Gazâlî gibi “…hadiselerin hakikatini anlamaya olan susamışlık” gibi bir his içerisinde ise ve yine Gazâlî gibi uzlete çekilmek isteyip de ne gideceği bir yer ne de çekileceği bir kabuk yoksa ne yapmalıdır? (S. E.)

Cevap: İmam Gazâli 37 yaşında fikri bunalıma girer. Neticesinde ise evi barkı, işi gücü terk edip Şam’daki Emevi Camiinde inzivaya çekilir. Fakat bu kararı vermesi bayağı  sancılı olur. Her gün Bağdat’ı terk etmeye karar verir ama ertesi gün vazgeçer. Hatta hasta olur, medresede ders veremez hale gelir. Bu kararsızlık hali günlerce sürer. İnsanın kariyerini, ailesini ve dostlarını terk etmesinden zor ne olabilir ki? İşte İmam Gazâlî’nin Bağdat’ı terk edişi böyle bir sancılı sürecin sonunda gerçekleşir.

***

Arayış, yola çıkış ve vuslata eriş… Bunlar; insanın kendini bilmesinde üç basamak… Basamağın ilki arayış. Ben aramak istiyorum demekle arayış başlamaz. İnsan içinde bir yerde bir boşluk hisseder. Ne yapsa, nereye gitse bu boşluk hissinden kurtulamaz ve böylece arayışı başlar. Önceleri ne aradığını ve hatta aradığını nerede arayacağını bilmez. Sadece yola düşer. Bab’ Aziz filminde buluşmaya giderken şarkı söyleyen genç, buluşmanın nerede olduğunu bilmiyordur ve bu sebeple yolu nasıl bulacağını sorduğunda “İnancı olan kişi asla kaybolmaz. Herkes yolunu bulmak için en değerli hediyesini kullanır. Senin için sesindir. Şarkı söyle, yol sana görünecektir” cevabını alır. İşte burası çok önemli. Herkese bir hediye verilmiştir. Kul olmak bu hediyeye sahip olmak demektir. Mesele, kişinin kendisine verilen hediyenin ne olduğunu bulmasıdır. Hediyesinin farkında olanın yolları açılır.
***

İnsan olmak aslında yolda olmaktır. Bizim hayat dediğimiz yolun kendisidir. Yolun bir yerinde gözlerimizi dünyaya açarız ve o açtığımız gözlerimiz kapanana kadar yolda ilerlemeye devam ederiz. Buradaki mesele yolda olma bilincidir. Çünkü yol insanın mürebbisidir. Kah sevinç, kah mutlulukla yol bize kendini belli eder. Cemal ve celal tecellileri içinde yolu yürürüz. Buraya dikkat, yolu yürürüz dedim, bitiririz demedim. Çünkü insan sadece yolda olandır. Görevi ise yürümek…

***

Ah hakikat… İnsanın gözünden perdelerin kalkması… Eşyanın olduğu gibi görünmesi, her nasılsa… İşte bu haller yolun hakkını verenlere nasip olan lütuflar. İstenilmez belki verilir cinsinden hediyeler… Fakat yolda kazanılan bilgelik hiçbir şeyle karşılaştırılamaz. Bilge kişi yolun bilgisine vakıf olan ve yoldaki işaretleri okuyan kişidir. Nasıl ki tabir; “uykuda görülen hayalî şekillerden (sûret), dışta meydana gelen enfüsî ve âfâkî durumlardan örneklere sahip şekillere geçmek” ise bilge kişi de yoldaki her işareti kendinde bulur ve yolun aslında kendi içinde yürünülen bir yol olduğunu hatta kalbin kendi marifetine ulaşma cehdi olduğunun farkına varır. Marifet merhameti doğurur. Bilen affeder.

***

Allah kulunu sever çünkü kendini Vedûd olarak tanıtıyor. Seven ve sevilen. Allah’ın kulunu sevmesi aslında kendini sevmesidir. Çünkü tüm varlık Allah’ın sanatıdır. Allah’ın kendinden bir başkasını sevmesi düşünülemez. Çünkü bu hal nâkıslıktır. Allah’ın sevgisi yine zâtına döner. İşte insan da kesret yani çokluk algısından geçerse; kendi içinde zıtları bir eyleyip tevhide ulaşırsa sevginin kaynağını fark eder ve yolun ise sadece aşkı tahsil etmekten ibaret olduğunu anlar ve ân-ı dâim narasını atar. Yani ebedin ezel içinde dürülmesi, yani dün, bugün ve yarının anda bir olması…

***

İnsan kendi kendinin yolu, kendi kendinin barınağı ve kendi kendinin örtüsüdür ve dahi kuyusudur. Bakışlarını sürekli etrafına yani ayrıntıya çeviren gözler zamanla kalbinin yolunu unutur ve bu sefer ilk darbede kaçacak bir barınak arar ama bu barınağı da yine dışında arar. Sorun da burada. Hâlbuki insanın kendinden başka barınağı yoktur. Aslında yol; insana yolun kendi dışında değil içinde olduğunu öğretir, öğretmelidir. Tabiî taliplerine… Sözün özü insan maddenin baskısından kurtulmadıkça, somuttan soyuta geçmeye dair bir derde düşmedikçe sürekli kendi dışında güvenli bir yerler bulabileceği zehabına kapılır ve kendini hırpalar. O halde yürümeye devam… ama umutla ve dertle… ve aşkla…

Sulhi Ceylan

DİĞER YAZILAR

3 Yorum

  • HÂCE , 22/10/2019

    Kesrette boğulduğum vakit yazılarınıza alıp da kalbimi kaçtığım doğrudur.

  • Garipgariban , 14/06/2017

    Allah razı olsun. Aramakla bulunmaz lakin bulanlar ancak arayanlardır..

  • gece , 25/04/2017

    fakat yollar uzun, yollar dert..

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir