Bir “Ah” Gelsin Yangın Yerine

Yağmur, çamurlu bir elbise dikiyor şehre
Sıkılıyoruz hepimiz bu çamurlu giysinin içinde.
(Didem Madak) 

Ah Didem…

Ah Didem diye nedense sayfalar dolusu yazasım var. Hani bazen biri sahici olarak gelir, gelir ve baharı orta yere koyar ya… Hani dudaklara en çok dua yakışır ya… Hani dünya çığlık çığlığa üstümüze geldiğinde tek sığınacak yerimizin kalbimiz olduğunu ve kalbimizin de Allah’ın evi olduğunun farkına varır ve bu farkındalıkla gülümseriz ya… İşte böyle… İşte böyle seni yazasım var. Yazdıkça seni senden soymak ve soyutlamak… Sana senden ötre bakmak…

Seni yazmak dedim. İşte burada duralım… Duralım ben sana bakayım. Bir “ah” gelsin yangın yerine. Kelimelerime nefesler yetmesin… Nefesler çıkarken boğazımızdan Hu’da duraklasın… Sonra sen yine kendine bak. Benim göremediğim ama senin sende gördüğüne, her ne ise o, ona bak… Sonra şiir diyelim. Şiirdir, yaralar diyelim… Bir kuş kanatlansın…

Bir kıvılcımla başlasın yangın. Yangın sadece seni yaksın. “Hep böyle mi olacak?” diye naralar at. Naraların dönsün yine seni vursun. Vurulduğun yerinden sabret. Ah sabret… Şehir kocaman bir insana dönsün gözünde… Gözündeki kesreti kahret… Sonra dur. İçini güneşe aç. En koyu yerlerinin farkına var. Anla Didem, sen sana yüksün!

Kan ki akar Didem… Bazen anımsamak yük olur bazen neşe… “Ben ki” diye başlayan bir cümle kurduğumu farzet burada. Burada dur sonra. Bir rüya elinden tutsun. Bir şiir sesin olsun. Seni uzaklara götürecek tren içinden kalksın. Özlemli bir dille dillen sonra. Kendinin kazası olanlar aklına gelsin. Gelsin ve bir isim bul bu haline.

Hani bazen sebepsiz yere kanatların ağırlaşır. Hepten dipte hissedersin kendini… En dipte… İşte orada da dur. Bu durmalardır inan seni kendinle yüzleştirecek olan. Sonra en sevdiğin bir şairin mısralarını fısılda kendi kulağına. Anla artık senin ilacın yine sende.  Sonra bir yılan derisini yenilesin. Ve sen o yılanın derisinde ne görebileceğini düşün. Aklına tüm takılanlar takıldığı yerden düşsün sonra. Ah Didem sonra sen gülümse… Hadi gülümse. Bir film gelsin şehrine. Kurumuş bir ağaç sesinde yeşillensin. Sonra sahiden yeşillensin. Kafesini arayan kuş sende konaklasın. İşte burada son kez dur. Serinlik ellerinden tutsun ve gülümse… Sen gülümse…

Biliyorsun yol sadece yol değildir. Bilakis yol, hedefe varana kadar insanı, hedefin istediği kemale erdiren bir bilgedir. Hem insan bazen yıllarca aradığı şeyi gördüğünde biranda tanımayabilir. Çünkü tanıma idrakine erememiştir. Ermek diyorum Didem, anlıyor musun beni? Şimdi bir şarkı söyle istersen. İçine hüzün düşsün. Masum yanların elinden tutsun sonra. Sonra kimseye kırgın olmadığını dillendir. Ama sahiden olsun. Ve elinden Yedi Uyurlar tutsun. Huzurlu bir uykuya dal. Ah Didem, uyurken daha da güzelsin…

Sulhi Ceylan

DİĞER YAZILAR

5 Yorum

  • Göksel BAKTAGİR , 17/02/2020

    Göksel Baktagirin ‘Göçmen Kuşları’ ile okudum.

  • Zeyneb , 21/02/2016

    “Bir şiir sesin olsun. Seni uzaklara götürecek tren içinden kalksın. “

  • Yunus , 14/02/2016

    http://m.milliyet.com.tr/52-yildir-sevdigi-kadini-bekliyor–gundem-2193840/ gerçekmis, agrili biri dogru diyor…… Oy dedem guzel dedem

  • Engellektüel , 10/02/2016

    Bu yazıyı idrak edebilirsem, ya engelleri aşacağım, ya da engelli olacağım.

  • Delinin 1i , 10/02/2016

    Bazen anlam, sözcüğe ağır gelir. Kelimelerim ki sana dair. ”
    (Talep çölünde bir susuz)

    Şu an bu cümlenin ne kadar da yerinde olduğunu anladım.

    Daha sık görülür olmanız hem site hem de sizin öz okuyucularınız için iyi olacaktır. En başta ben olmak üzre.

    Yazıya gelirsek eğer:
    Zikrinize, fikrinize sağlık…

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir