Cevdet Karal, 1967 yılında Trabzon’un Of ilçesinde doğdu. İstanbul’daki üniversite hayatı tıp fakültesinde başladı. Önce Boğaziçi’nde Sosyoloji’yi, daha sonra da Mimar Sinan Üniversitesi’nde Psikoloji’yi bıraktı. Nihayet Boğaziçi Üniversitesi’nde Reklamcılık bölümünü bitirdi. Kaşgar dergisini çıkarıp yönetmiştir. Bürde, Nar, Albatros, Aşkar, Yedi İklim, Türk Edebiyatı gibi dergilerde şiir neşretmiştir. İlkgençlik çağlarından itibaren şiir neşreden Cevdet Karal, 2015 Necip Fazıl Kısakürek Ödülü sahibidir. Üç şiir kitabı vardır.
Cevdet Karal, “One Minute” hadisesinin ertesinde çıkardığı kitapla ve NFK ödülleri merasiminde kendisinin de ifade ettiği gibi “Sağlam İrade” kavramını ortaya atmasıyla politik tenkitlere maruz kalmıştır. Fakat Kaşgar dergisinde “Irak Savaşı”na dair yaptığı dosyanın muadili o dönemde başka bir edebiyat dergisinde görülmemiştir. Daha önce apolitik, lirik olmakla itham edilen ve “Meleklere cinsiyet atfeden” mısraı olduğu için tenkit edilen Cevdet Karal’ın şiiri, şiir serüveni, biyografisi, poetikası hakkında pek az bilgi ve yazı vardır. Cevdet Karal’ın ihmal edilen, dikkat edilmeyen bir yönü de editörlüğü ve dergiciliğidir. Lafazanların bolluğundan ötürü, iki sayılık dergiyle edebiyatın yönünü değiştirdiğini savunan kifayetsiz muhterislerin ilüzyonları bertaraf edilse hakikate biraz daha yaklaşmak mümkün olacaktır. Cevdet Karal, Kaşgar dışında Yedi İklim dergisinin mutfağına da iştirak etmiş ancak Yedi İklim, Cevdet Karal’dan yeteri kadar istifade edememiştir. Edebifikir olarak şairin son kitabı “Cesedi Nereye Gömelim” hakkında farklı ilgilere, dikkatlere, meşreplere sahip yazarlarımızdan görüş aldık. Serdedilen görüşler, elbette, yazarların müktesebatını ve meşrebini aksettirmektedir.
***
Aziz Mahmut Öncel
Cevdet Karal şiiri oldum olası dikkatimi çekmiştir. Daha önceleri de üzerine düşünüp kaleme aldığım bir şiir Karal şiiri. Gittikçe kendini tamamlayan, mesafeler kat eden ve en önemlisi deneyselik ve ironi gibi unsurlarla kendini hiç kaybetmeyen “metafizik gerilimi” hiç bir zaman göz ardı etmeyen bir şiir.
Saf şiiri yazmaya uğraşan Karal modern bir mesnevi yazarak sırtını geleneğe daha çok yaslamış ancak postmodern bir “anlatı” olarak bu “tek şiirlik” kitap, içinde barındırdığı “parçalılık-parçalanmışlık” ve farklılık arz eden sesler ile batının günümüzdeki yansımasını da belirtmiştir.
Yabancılaşma, kurmacanın kurmacası, arka planda yer edinen, okuyucuya kendini hissettiren politik ve ideolojik hava gibi unsurlarla zenginleşen ve sonuna kadar okuyucuyu bir gergide tutan şiir alegorik bir okumaya imkân vermesi ile de gücünü ortaya koymaktadır. Aslında burada söylediklerimizin de bir açıklamaya ihtiyaç duyduğunu söyleyerek Cevdet Karal’ı tebrik ediyorum.
Yusuf Sabri
Kritik etmek, terazinin kefelerine hiza verme denemesidir. Pekâlâ, kritik üzerine vazıh ve müstakil bir metin kaleme alabilirdim. Ama her ne hadise diyerek gündemi bulandırmamak için sadede geleceğim. Fakat belirtmelidir ki “Cesedi Nereye Gömelim” şiiri terazinin bir kefesindedir.
Şair Cevdet Karal kronolojisine yahut tafsilat verilmiş bir biyografi örneğine maalesef tesadüf etmiş değilim. Tesadüf etmediğim için İstanbul Art News edebiyat dergisinin 12. sayısı, Yedi İklim dergisinin 309. sayısı gibi mülakat metinlerini referans alıyorum. Yani Cevdet Karal portremin çerçevesini mülakat nev’inden metinler çiziyor. Ki elbette 1998 senesi yayımlanan Horozlu Ayna ve Ölüm (Kaknüs), 2006 senesi yayımlanan Hilkatin İlk Günleri (Kaknüs) ve 2015 senesi yayımlanan Cesedi Nereye Gömelim (Everest). Bu çerçevede ise münasip düşen “Cesedi Nereye Gömelim” şiirine dair kanaatimi beyan etmek. Çünkü Cesedi Nereye Gömelim kitabını okuduğum günden bu güne değin takribi 5 aylık bir süre zarfında bu şiir birkaç defa gündemime girdi. Gündem olma sebeplerini belirtmekle iktifa ediyorum.
* Mükremin Seçim’e ait beyaz fon üzerinde bir karasineğin durduğu bir kapak tasarımı tercih edilmiş. Toprakta yuvalanan haşeratın yerine karasineğin tercih edilmesi manidar diyebilirim. Bunu cesedin henüz gömülmediğine dair bir işaret olarak algılayabiliriz.
* Yaşamın, bireysel gerçekliği yeniden kurma çabasını boşa çıkaran deneyimler üzerine kurulu olduğunu umutsuzca kabullenen okura, o hoşnutsuza, yorulmuşa ithaf edilmiş bir şiir ile karşı karşıyayız. Okurunu bekleyen, okurundan bekleyen (bir şey) bir şiir.
* Şiiri okuduğumda yinelenen cesedi nereye gömelim sorusu şiirde tekrara niçin ve nasıl müracaat edilmesi gerektiğini düşündürmüştü. Tekrar ve tekrar dile dolanması gerekli şey nedir? Bu soruya cevap getirildiği takdirde sarahate kavuşmuş olacaktır.
* Malum sorunun mekân üzerinden değil, zaman üzerinde sorulması neyi değiştirirdi. Cesedi ne zaman gömelim? Zamanın mekânda idrak edilebilirliği hesaba katılırsa çarpıcı bir başka şiir ile karşılaşabilirdik.
* Anlatı tekniği veya kesilmiş, kopan saçın tırnağın ceset hükmünde olması gibi başlıklar açmak mümkündür. Fakat “Cesedi Nereye Gömelim” şiiri için gündeme taşınmasına en çok neyin sebep olduğunu da beyan edip hitama erdirelim metni. “Cesedi Nereye Gömelim” şiiri boyunca bazı teklifler var. Aman diyeyim bu teklifler gözden kaçmasın. Çünkü şair ceset için yaşam dolu yerleri tarıyor. Evet mezkur şiir bağlamında şair gözün nereleri taradığına dair malumat elde ediyoruz. Yani şairin gözü şair gözü yaşamaktadır.
“Cesedi Nereye Gömelim” şiirinin terazinin bir kefesinde durduğunu ifade etmiştim. Edebifikir soruşturması için kalem aldığım bu metin ise diğer metin, mülakat, eş dost meclislerinde muhavere etmelerimiz gibi terazinin diğer kefesindedir. Acaba dengeyi bozduk mu?
Sulhi Ceylan
Cevdet Karal, “Cesedi Nereye Gömelim” kitabının hemen girişinde kitabı kimlere armağan ettiğini şöyle ifade ediyor: “Kitabı, yaşamın, bireysel gerçekliği yeniden kurma çabasını boşa çıkaran deneyimler üzerine kurulu olduğunu umutsuzca kabullenen okura, o hoşnutsuza, yorulmuşa armağan ediyorum.”
Sanıyorum bu cümle kitabı özetler mahiyette. Varlık ve oluş problemini çözmede aciz kalmış, yorulmuş hatta bıkmış okurlara hediye edilen bir kitap… Ki Cevdet Karal da kendini bu gruba dâhil ediyor. Kitabın içinde sürekli yinelenen “Cesedi nereye gömelim” sorusu da bu problemin bir sonucu olarak karşımıza çıkıyor. “Cesedi nereye gömelim” dizesi bu sebeple gayet ağır ve derinlikli bir soru olarak okurlarda yer buluyor. Şunu ifade etmeliyim; bu kitap bir arayış kitabı, buluş kitabı değil. Umutsuzluğun elinden tutmuş modern insanın çaresizliğinin kitabı. Çünkü umutsuzluk yenilmiş insanın sıfatı olabilir. Hâlbuki inanan insan her sabah yeni umutlara uyanır. Hatta din umut demektir bu açıdan.
Cevdet Karal’dan “Cesedi Nereye Gömelim” kitabını tamamlayacak bir buluş kitabı bekliyorum açıkçası. Aramakla bulunacağını kanıtlayan bir kitap…
Celal Kuru
Cevdet Karal şiirini dergilerden takip eder ve biraz mesafeli dururdum. Bu durumun sebepleri vardı elbette. Evvelen, çok yazması. Öyle ki aynı anda üç dergide şiiri neşrediliyordu. Bu yönüyle Karal’ı Cahit Koytak’a benzetirim. Saniyen, “Allah aşkın hizmetçisidir” “Allah’ın el yazısı çok okunaklıdır” gibi sıkıntılı mısraları soğutmuştu beni şiirinden. Bu tür söyleyiş biçimlerine şathiye deyip geçmek yerine mutekid bir tavrı tercih ediyorum.
“Cesedi Nereye Gömelim”i okumaya başladığımda ise şaşırmıştım. Adeta modern bir mesneviydi. Şiirlerinde sağlam bir ses ve titiz bir dil işçiliği vardı. Birçok şiirini tekrar okudum. Birçok dizesinin altını çizdim ve son kapağı memnuniyetle kapatmıştım. Kitabı okuduktan sonra NFK ödülleri törenindeki konuşmasını dinledim. Etkileyiciydi. Bol “Tanrı”lı bu konuşmayı dinledikten sonra içimde bir huzursuzluk duydum. Eğer konuşmada kastettiği “Tanrı” ile mısralarındaki “Tanrı” imgesi aynı ise baştaki mezkûr dizelere daha çok eklenecek var ve bu durum itikâdi yönden sıkıntılı duruyor…
3 Yorum