Âşıklar Defteri

Hazreti Yusuf aleyhisselamı Mısır’da köle olarak satacakları zaman bir kadın da eğirdiği ipleri getirerek Hazreti Yusuf’u satın almak ister. Bu durumu görenler kadına gülerek; “Be kadın, sen ne yapıyorsun? Herkes hazineler dolusu para veriyor da yine de Yusuf’u alamıyor. Sen bu eğirdiğin azıcık iple nasıl Yusuf’u alabileceğini mi düşünürsün?” dediklerinde o kadın şöyle cevap verir: “Evet, ben de biliyorum bu ipliklerle Yusuf’un alınmayacağını. Fakat en azından müşteri olmak isterim. Ta ki âşıklar defterinde benim de adım yazılsın. Bu bana yeter!”

Yetinmek aza kanaat etmek, eldekini yeterli bulmak ve çoğunu istememek anlamlarına geliyor. Yani yetinmek aslında kanaate dâhil. Peki insan yetinmek ister mi? Eğer kişinin elinde bir şeyin daha fazlasına ulaşma imkânı varsa, elinin tersiyle bu imkânı itip kanaat çadırında üstü açık yatmayı kabul eder mi? Elbette hayır. Dervişleri müstesna edersek hiçbir insanoğlu bu durumu kabullenmez. Eğer kabulleniyorsa bu durumun arkasında başka niyetler vardır. Yetinmek aslında bütüne yani daha fazlaya ulaşamamamın getirdiği bir durum ve insanın kendini kandırması için bir vesile. Tabiî bu cümlenin yetinmenin iradi olmaması halinde doğru olduğunu söylemem gerek. Eğer yetinme iradi ise yani can-ı gönülden istenen bir durum ise iş değişir.

Yetinmek kişinin arzusunu susturması ve psikolojik olarak rahatlamasını sağlayan bir durum. Çünkü içimizdeki nefs denen canavar ki ben buna arzu yılanı diyorum, sürekli daha fazlayı ister ve ulaşamadığında ise sorun çıkarır. Bu durum bizde hayal kırıklığı ve sinir bozukluğu olarak belirir. İşte böyle hallere düşmemek için insan yetinme kapısını açar ve nasibim bu kadarmış, vardır bir hayır diyerek kendini rahatlatır. Sözün özü yetinmenin özünde kişinin kendini kandırmasının olduğunu söylüyorum ve Ahmed Avni Konuk’un şu sözüne kulak veriyorum: “Çok kimselerin enâniyetleri nefislerinde gizlidir; bir muharrik olmadıkça mütevâzı ve nâzik görünürler.” Sakın bu söz kibirle ilgili yetinmekle değil demeyin ve neden yetindiğimiz meselesi üzerinde biraz daha düşünün. Bir muharrik olmadıkça mütevazı görünenler gibi bizde başka hiçbir yol olmadığı için yetiniyor görünüyor olamaz mıyız? Zoraki aşk olmadığı gibi zoraki yetinmek de yetinmek değildir.  Ama eğer yetinmeye irade eşlik ediyor ve kişi daha fazlaya ulaşma imkânı varken aza kanaat ediyorsa işte bu sahih bir yetinmedir ve övülen yetinme de budur.

Yetinmenin de dereceleri var. Eğer yetinen kişi yetindiği halde kalbinde ah ne olaydı da şunlar şunlar da olsaydı diyorsa, bu kişi yetinme merdiveninin ilk basamağındadır. Ama yetinen kişinin aklına asla daha fazlayı elde etmek gibi bir durum gelmiyorsa işte bu kişi ise yetinme merdivenin son basamağındadır. Bu dediklerim mal, mülk ve makam için geçerli. Tabii bir de merdivenin en üst basamağına çıkıp daha basamak yok mu diyenler var ama konumuz onlar değil, zira onlar yetinmek için kendilerinde bir benlik görmezler. Hatta kendilerini görmezler.

Peki işin içine aşk girerse yetinmek mümkün mü? Aşk diyorsak aklın inkârında bahsediyoruz demektir. Çünkü aşığı kararı yoktur ki yetinsin. Eğer Ferhat yetinmeyi bilseydi dağı deler miydi?

Sulhi Ceylan

DİĞER YAZILAR

2 Yorum

  • Nevabit mi? , 21/11/2017

    Diyelim ki köprünün orta yerinde kalakaldık ilerisi gerisi gözükmüyor yetinmek ortada bekleyip vardır bunda da bir hayır demek midir bildiğin yer olan geriye dönmek midir merak ettiğin ileriye gitmek midir yoksa aşağı atlamak mıdır ya da işte her neyse…

    • Çaylak Hekim , 21/11/2017

      Yetinmek sünnete tabi olup, mürşit ile yolda yürürken kör olmaktır. Eğer gerektiği gibi kör olsaydık bu tür şeyleri düşünmek zorunda kalmaz, hayatımızı bir rutinde yaşamaya başlardık.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir