Sanki memleket büyük bir futbol stadyumu olmuş da herkes top oynuyor sanırsın. Nereden mi çıktı bu düşünce? Eli kalem tutan bazı sözde üdebanın yaptığı her işte, söylediği her sözde ofsayta düşmesinden çıkıyor. Sözde din âlimi olduğunu iddia eden İhsan Eliaçık’ın resmi twetter sayfasından attığı bir twet kendisini her zaman olduğu gibi yine ofsayta düşürdü. Hem de öyle bir konuda ofsayta düştü ki Eliaçık, dediklerini şaka sanırsınız. İşte İhsan Eliaçık’ın o meşhur twet’i:
“Kıyamet dünya üzerindeki büyük ve köklü değişim anlarını ifade eder. Allah özene bezene kendi yarattığı evreni neden patlatıp yok etsin?”
Bu yazıyı ilk gördüğümde aklıma gelen düşünce, Bahai ve Yehova Şahidi diye bilinen inançların kendi inanç sistemleri içinde yer alan “kıyamet” açmazlarına verdikleri cevaplar oldu. Bu iki inanç, kendi içinde bir “kıyamet” düşüncesi taşımadığı için, zamanı sonuz olarak kabul eder ve evrenin her hangi bir yıkılışla yıkılmayacağı ya da bizim anladığımız anlamda bir kıyamet olmayacağı düşüncesini savunur. Onlara göre hayat sonsuzdur. Bahailer her bin yılda bir yeni bir yenileyicinin geleceğine inanırlar. Yehova Şahitleri de bir sabah uyandıklarında kendi inançlarındaki insanların yeni hayata merhaba dediklerini, bunun dışındaki tüm insanların da mutlak olarak öldüklerini düşünürler.
Üniversiteye gitmeden önce 2003 yılında bir gün Bakırköy’de sohbet ettiğim bir Bahai inananı bana “Allah bu kadar güzel bir evren yaratmış. Şimdi ne diye kıyamet gibi bir düşünceyle, bu güzelim evreni yok etsin?” demişti. İhsan Eliaçık’ın ifadeleri de şaşılacak derecede yıllar önce bana yukarıdaki cümleleri söyleyen zevatın kelimelerini andırdı.
Şimdi aklıma bir soru takıldı. Eliaçık Müslüman olduğunu söylediği halde itikada ait bir durumda aynı cümleleri ve aynı düşünceleri savunduğu bu insanlarla aynı inancı paylaşıyor olmasın sakın? Abartma diye bilirsiniz. Ancak ifadeler o kadar benzer ki, insan düşünmeden edemiyor bu ihtimali.
Peki, Eliaçık sadece bunu mu demiş derseniz hemen ifade edelim ki, hayır. Daha neler demiş, neler! Haklılığını ispat için bir biri ardına twet atmış. Mesela neler yazmış, buyurun birlikte bakalım:
“Kur’an’a göre kıyamet, önce ölü şehirlerin dirilişidir. Üzerine ölü toprağı serpilmiş bir halk, bir gün ayaklanırsa kıyameti koparmış demektir.”
“Kıyamet canlanıp ayağa kalkmak demekken, tam tersi kıyamet alametleri şu bu diyerek uyuşturma ve afyonlamada kullanılıyor.”
“Müşrikler, kıyameti bu dünyada kendilerine karşı ayaklanma olarak algıladılar. Mekke fethinden sonraki ayetlerde kıyamet sahneleri yok. Neden?”
“Evrenin tümden yok olması değil; yeniden yaratmalar söz konusudur. Allah ile beraber yeniden yarattığı bir şeyler daima olacak.”
Şimdi, her saçmalamaya cevap verme hakkını kendimizde görmediğimiz ve gözleri fel fecir okuyan bu kardeşimizin de nasihatten hisse alacağına dair hiçbir umudumuz olmadığı için sadece bir durum değerlendirmesi yaparak meseleyi vuzuha kavuşturacağız. Geriye kalanı da Muharrem Cezbe üstadımıza ve Oflu Hocamızahavale edeceğiz. Artık yapılması gerekeni onlar yapar. Eğer bu saçmalıklara cevap verme salahiyetini âcizane kendimde görsem, eskilerin deyimiyle bu zevatı ve bil-cümle şürekâsını asfaltta çıplak ayakla kovalardım.
Buz gibi ofsayta düşen İhsan Eliaçık’ın durumuna gelecek olursak! Bu çok okumuş, çok kitap yüklenmiş zevatın durumu “bu kadar cehalet ancak okumakla olur” ya da “cehalet tahsili alır, eşeklik baki kalır” gibi atalarımızın ifade ettiği vecizelerde dile getirilmiştir. Son olarak Dücane Cündioğlu’nun, İhsan Eliaçık’ı yerle bir eden sözlerini aktarıyorum:
“Bir tür karikatür gibi, bir taş atan çocuk naifliği… Ben bunu su birikintisine benzetiyorum. Bu su birikintisinin altında toprak yok, asfalt var. Toprak olmadığı için oradan güzel çiçeklerin yetişmesini bekleyemeyiz. Medyadaki bu insanların sırtlarını sıvazlayan, başlarını okşayan tavır da bu su birikintisinin bir asfaltı örtüyor olduğunu biliyor olmaktan kaynaklanıyor. Çünkü bu karikatür, kapitalist sistem hakkındaki ciddi eleştirileri zayıflatıyor… Taş atmak da bir muhalefet biçimidir. Ama karşıdaki dev öyle taşla falan yıkılacak yapıda değil. Daha ciddi, daha derinlikli bir zekâ ve bilgi birikimi gerekiyor. Türkiye’de solun kendisinin entelektüel özürleri var. Onun kötü taklitlerinin, islamcı taklitlerinin özürleri katlanarak büyüyor. En azından burada çok daha ciddi bir eleştirel birikim ortaya konmalı.”
Mücahit Emin Türk
2 Yorum