Uzun İhsan Efendi’ye Dair

 

Tembellik mesleğinin ruhsal terakkisinin yegâne simgesi Uzun İhsan Efendi’yi bağrımıza basıyoruz.

Bu ulvi şahsiyatı anlatan Mustafa Yıldız’ı da, Tembellik Meslektir Derneğimizin soruşturmasız üyesi ilan ediyoruz.

***

Puslu Kıtalar Atlası’nın asıl ana karakteridir Uzun İhsan Efendi. Bir garip pîri fânîdir. En önemli özelliği, sadece uyuyarak hakikati keşfedebileceğine dair inançlı duruşudur. Uyudukça uyur. Gizemli diyarlara rüya âleminde yolculuk eder. Bu yolculuklar kendisini o kadar cezbeder ki her türden uyku ilacı onun biricik besin kaynağı haline gelir.

Müthiş bir dünya atlası hazırlamak gibi bir de hayali vardır; ancak bunun için her türlü zahmetli yolculuğu fuzuli görür. İşin yoksa gemilerle yolculuk yap, bin bir türlü maceraya katıl, savaşlar, sıkıntılar vs… Bunun yerine, daha hızlı, daha zahmetsiz ve daha gerçekçi yolculuklar yapmak gerekir. Yatağına rahatça uzanır ve ruhsal seyahatlere başlar.

O, bu haliyle, dünyadaki bütün kurguları yadsıyan nadide bir karakterdir. Sahip olduğu bu üstün bilinç sayesinde dünyadaki bütün dertlerden kurtulmuştur. Her nasılsa cebindeki parası hiç eksik olmaz. Hiç de sıkıntıya girmez.

Uyuyarak hakikati bulmaya çalışan bu adam, hakikati arayan pek çok bilge insanı da anlamaya çalışır. Bir günDescartes’in “Düşünüyorum, öyleyse varım!” çıkarımına fena halde kafayı takar. Çünkü yaşadığı hayattaki gerçeklikle rüya âlemindeki gerçeklik arasındaki farkı anlamak onun için önemlidir. Zira o, gerçekliğin her türlüsüyle yalnızca zihinsel bağ kurabilmiştir. Kendi varlığını açıklaması yeterli olmayacaktır. Kendisinin dışındaki her şeyin varlığını açıklaması gerekir. Bu yüzden “Dünyadaki her şey benim zihnimde var. Olan her şey, ben nasıl düşünüyorsam öyle oluyor.” şeklinde bir çıkarım yapar. Yani kısaca “Varlar çünkü onları düşünüyorum.” der.

Artık hayatını, bu çıkarımı doğrulamak üzere yaşar Uzun İhsan Efendi. Gittiği her yerde düşüncelerini tüm benliğiyle hissederek paylaşsa da ortamların alay konusu olur. Doğal olarak kimse kendi varlığını bu sefil herifin düşüncesine bağlamak istemez.

Gelgelelim bu sır, hayata geçmeyi beklemektedir. Bu sebeple Puslu Kıtalar Atlası’nı hazırlar Uzun İhsan Efendi. Oğlu Bünyamin’i başkahraman yaptığı bu esrarengiz kitapta anlattıkları, bir bir hayat bulur. Bu atlas, oğlunun başı sıkıştığında kullandığı bir rehberdir artık. Ne yazılmışsa o oluverir.

Bu sır yüzünden Uzun İhsan Efendi’nin gözleri oyulur, kulakları sağır edilir. Buna rağmen, her şeyi görüyormuş ve duyuyormuş gibi hayatına devam eder. Zaten şu fani âlemde gözünü ve kulağını pek az kullanmıştır ya! Bu haliyle maceralara katılır. Denizciler arasında efsane olur. O, gerçek uyananlardandır artık ve tembellik mesleğinin ruhsal terakkisinin yegâne simgelerindendir.

Uzun İhsan Efendi’de görünen tembellik ve miskinlik, ondaki “yadsıma halinin” bir tezahürüdür. Dünya absürtlüklerle dolu bir yerdir. Bu haliyle dünyaya verilecek en esaslı tepki, “kıçını dönüp yatmak” olacaktır. Yazar hiç bahsetmese de sürekli uyuyarak günahlardan uzak olan bu adam, bizce, safî makamlara erişmiştir. Aslında düşündüğünü sandığı ya da rüya olarak gördüğü şeyler de kalbine ilham olunan hakikatlerdir. Okur, yazar ya da Uzun İhsan Efendi bu hakikatten habersiz oladursun; yadsıma halinin insanı saflaştıran bu yönü göz ardı edilmemelidir. İşte bu halin en somut tezahürü olan tembellik mesleği de bu yüzden kutsaldır!

 

 

 

 

DİĞER YAZILAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir