Bazı cümleler anlaşılmak için değil de belli belirsiz bir duygu oluşturup tesir altına almak üzere söylenmiştir. Hayatımızda büyük bir boşluğu doldurur ve bize güç verir böyle cümleler. Akla gelebilecek en iyi örnek “benden içeri bir ben var” ifadesidir. Her insan, içinde veya derininde bir şeyin olduğunu düşünür, ne olduğunu anlatmaya kalksa başarısız kalır. Böyle cümleler duygu dünyamızda bir meçhule doğru yol almayı sevdiğimiz durumlarda kullanılır. Hiç kuşkusuz “meçhul olmak” insana bambaşka bir haz verir: Orada muhasebe yok, hesap vermek yok, bir şey yapmak yok, her şeyden önemlisi mutlak eşitlik var. En güçlü iktidar alanını elde ederiz “içimizdeki ben” ile!
İnsan gerçekte kendini tanır mı, tanımaz mı? Sorunun cevabı “Ben kimim?” hakkında bilgi sahibi olduğuna inandığımız insanlara -mesela Yunus Emre gibi- baktıkça bulunabilir. İnsan biyolojik veya sosyal bir varlık ise kendini “falanın oğluyum, falanın babasıyım, kardeşiyim vs.” diyerek tarif eder. Lâkin insan gerçekte ilişkiler ağının parçası mıdır sadece? Müslüman metafizikçiler insanın kim olduğunu sorusunu cevaplayabilmek için içinde yaşadığı ilişkiler ağını aşarak “İnsan nedir?” sorusunu yeniden sormamız gerektiğini düşündüler. Kendimizi bizden öncelikli bir bütünün parçası olarak tarif ettiğimiz sürece kendimizden söz etmiş olmayacağız. “Ben kimim” sorusuna cevap arayan insanın kendini yalnızlıkta tarif edebilecek serinkanlı bir düşünmeye, yalnızlığı göğüsleyebilecek cesarete ve neticesiyle yüzleşebilecek asilliğe ihtiyacı vardır. “Ben kimim?” sorusu bütün cesaretimizi toplayarak cevabını verebileceğimiz bir sorudur. Müslümanlar hac ibadetinde bunu yapmak isterler: Her türlü statü ve sosyal ağın dışına çıkmayı hedefleyen ihram giyen insan sorunun cevabını arar: Ben kimim?
“Ben Kimim?”: Ahlak ve Allah
İnsanın kendini bilmesi-tanıması tamamlanmış bir süreç değildir; yaşamak sorunun cevabını bulmak içindir. Bir ömür harcarız bir cevap bulmak için! Bulabilirsek ömür heba olmamış demektir. Bulacağımız cevabın aradığımız cevap olduğundan emin olmak için insana yardımcı olabilecek iki bilgimiz vardır. Birincisi, ahlaklı bir insan haline gelmeden “Ben kimim?” sorusu cevabı bulunmamıştır. “Ben kimim?” sorusunun cevabı “Bir insanım” olacaktır. “İnsan nedir?” sorusunun cevabı ise “ahlaklı varlık” olmalıdır. Ahlak insana mahsus fiiller ve davranışlar manzumesidir. Akıllı olmak, aklın bir tezahürü olarak varlığı düşünmek, adalet, güzellik, iyilik, merhamet gibi erdemlerin insanda ortaya çıkması lazımdır ki “İnsanım” demek anlamlı olsun. Merhametli olmak veya iyi bir insan olmak insan için ilave bir erdem değil, “Ben kimim?” sorusunun cevabıdır. İslam’da ahlakın ideal örneği olan Hz. Peygamber metafizik bilgide “Ben kimim?” sorusunun cevabıdır: Ben ahlaklı varlığım! Öyleyse merhamet, adalet, iyilik, cömertlik ve erdem insan tarifinin kurucu unsurudur. Kendini bilmek bu erdemlerin insanda tam olarak ortaya çıkmasıdır. Meselesinin ikinci kısmı, Allah ile ilişkimizde ortaya çıkar. İnsan böyle bir ahlakla kendini bilince, ikinci bir bilgi kazanır. Artık “Ben kimim?” sorusu metafizik seviyeye taşınarak varlık bilgeliğine dönüşür. “Varlık nedir?” veya varlığın anlamı nedir sorusunu sormadan insan nedir sorusu-cevabı tamamlanmış değildir. Bu durumda kendimizi tarif ederken karşılaştığımız hakikat Allah’tır. Allah’ı tanımak “Ben nedir” sorusunun cevabını anlamlı hale getirerek varlığı Allah sayesinde yeniden tanırız. Sufilerin “Kendini bilen rabbini bilir” derken kast ettikleri budur. Kendini bilebilmek insanın sosyal ağların dışına -en azından zihnen- çıkmasına bağlıdır. Bu sayede ahlaklı bir varlık olarak kendimizi tanırız ve “Ben bir insanım” diyebiliriz. Bu kez beni insan kılan varlığın sahibini tanımakla insan olmam kesin bir hükme dönerek anlamlı varlık haline gelirim. İnsanlık kardeşliği ve cemiyet barışı böyle bir cevabın neticesiyle temin edilir.
Ekrem Demirli
Kaynak: İbadet Özgürlüktür (Bir İbadet Metafiziğine Doğru), Ekrem Demirli, Fikriyat Yayınları, 1. Baskı, Şubat 2025, İstanbul, Sayfa: 87-89