ABD dediğimizde akıllara parıltılı gökdelenler, cetvelle çizilmiş sokaklar, müstakil evler, Wall Street, Hollywood, Silikon Vadisi ve Disneyland gibi prestijli yapılar gelir.
Fakat Amerika’nın arka mahallelerinde hayaletler dolaşır. Uyuşturucu, yoksulluk ve şiddetin kol kola gezdiği suç imparatorlukları burada yükselir. Amerikan hayallerinin kabuslara döndüğü sokaklarda modern çağın en alçak görüntüsüyle karşılarız. Biz bu hayaleti Amerikan filmleri aracılığıyla görürüz, ne demişler sinema toplumun aynasıdır.
Hayaller ülkesi Amerika, koca bir cezaevidir. 2016 yılında 2.2 milyon mahkum Amerika cezaevlerimde yatmaktadır ki bu dünya mahkum sayısının %25’ine tekabül eder.
FBI tarafından yayınlanan bir rapora göre 2019 yılında hırsızlık, soygun, cinayet, tecavüz gibi şiddet eylemlerinin ülke genelindeki sayısı 1.203.808’dir. Şiddetin Hollywood sinemasının sıkça işlenen konu olması, Amerikan polisinin geniş yetkilerle donatılmasının sebebini de burada aramak gerekir. Toplumun böylesine silahlandığı, cinayetlerin gelişigüzel işlendiği, seri katillerin kol gezdiği bir coğrafyada polisin güçlü olmaması demek “Arınma Gecesi” filminin her gün yaşanması anlamına gelir.
Hazır sinema ve suç demişken dünya çapında en çok izlenen zombi türü sinemayı Amerikalıların yaptığını da eklemek gerekir. Bu filmleri nereden esinlenerek yaptıklarını Kensigston sokaklarını gördükten sonra daha iyi anlarız. Yılda yaklaşık 100 bin kişinin uyuşturucundan öldüğü Amerika’da, uyuşturucu artık kabul edilmiş bir gerçektir. Kensigston sokaklarında uyuşturucudan zombi gibi dolaşan, uyuyan, donuk kalan gençler için yapılan hiçbir şey yok. Açıkçası uyuşturucu ticareti ve kullanımını bir bölgeye sıkıştırmak istenmiş. Bu sebeple bölgenin eyalet savcısı John Shapıro şunları söylemektedir; “Orada neler olup bittiğini bilip müdahale edememek fazlasıyla can sıkıcı, kocaman şehrin kocaman mahalleleri gözümüzün önünde eriyip gidiyor.”
Franz Kafka, Amerika adlı romanında hiç ayak basmadığı bu yeni dünyanın güzel bir portresi çizmiştir. Romanının ana karakteri Karl, New York’a geldiğinde Özgürlük Anıtı’nı görür. Fakat heykelin elinde özgürlük meşalesi yerine kılıç vardır. Sanki bu zıtlıklar ülkesinde demokrasi, özgürlük gibi kelimelerinin altında gerçekte neler olduğunu anlatmıştır. Zenginleri Gated Community’lere, fakirleri, zencileri hapishanelere, zombileri belirli mahallelere hapseden özgürlüğü Özgürlük Heykeli’nin eline kılıç vererek göstermiştir.
İsmail Vardi
İşte Kensigston sokakları: