yağmur henüz dindi
ince gövdeli ağaca dokunma
yazlık ayakkabınla yürü,
su birikintilerini görünce dur
izle
üflemiş gibi az önce
burnuyla suya dokunan geyik
suya düşmüş düğmeleri
iki asır ya da üç salise önce
balıklara çarpmamış, ne tesadüf
değil, her şey izniyle
belki iglolar inşa etmen için yaratılmıştı ellerin
gözlerin badem kırsın diye
saçların düğümler için
ayakların gitmen
belki…
raptiyeler var yolunda ve sen
raptiyelere doğru hızla ilerliyorsun
yorgunluktan
hepsi yorgunluktan
“neden ben” diye başlıyor cümlelerin
sonunu getirme
yaralanırsan üzüleceğim,
ne olur dikkat et
yeniden başlayanların yardımcısına sığın
sırtını sıvazlayan bir el hayal et
büzüşmüş bir yaprak gibiyken
böyle büzüşmeyi bileğindeki yaradan öğrendin
kabuğunu soyduğunda mandalina gibi
iyileştin mi
kırlarda yürüyorsun ve iç cebinde dağlar
açmamış gelinciğin rengini merak etmiyorsun
zaten hepsi kırmızı
diye değil
beyaz çok uzak sanıyorsun
boynuzundaki ağdan geyiğin haberi yok
sen de söyleme
saçlarıma dolanmış dikenli tellerden haberim var
hepsinden
sen de sus, olur mu
dişlerin yorulmuş sıkılmaktan
yumrukların da
avucunda karlar ve buzlar
ev yapmaktan
dizlerin parçalı pamuklu
geç kalmışsın göğe bakmak için
galiba tüm bunlara değmedi
şadiye sare kaplan
2 Yorum