üç şehrin şiiri

bekletip uzayın boşluğuna yıldızları
çöllerin serabını konuşturuyordum
bir yıldız yıldız olduğunu gözünde insanın
nasıl kayganlaştığını söylüyor

kürenin yani yumrusunda yerin
bunu kendi meskenin olarak belirle
çünkü sınırlar ancak benimdirle başlar

peygamber devesi düşüme uğruyor
soluk baharın bağrında sert rüzgârlar
denizin sahili eritiyor

gidip o uzağın ardından her şey baharında
her şey kirpiğinin çığlıkları olan
o muştuda o göç hazırlığında o değişmez
belki de

tüm şiirleri güneşe serdim yaşayanların ağrısıyla
suyun sivrileştirdiği taştır cam belki de ucundan ışıyan ışık
ölünce de büyür insan sisli bir mezarlıkta

ormana çağrıdır bu karanlık ihtiyar ağaçların olduğu
belki bir tohum akacak kafur lehçelerinden ırak durarak

ardından geyiklerin izleri toprağa yakışacak
şarkısından şehirler düşecek
kar en çok mevsiminden belli eder yoksulluğu

kudüs

anaların şehri üzerimize örttüğümüz kum serinliği
kınalı ellerin kınası kandan yakılır ya bin vefa saklıdır izlerinde
bin vecid çığlık gizli niyazlar yetim kalmış isimlerin babası
sendedir
sendedir isimlerin babası

bağrına hançer sözüne kilit ağrıyan yanıdır şimdi rüzgarın
kasvet ve de gam
kasvet de gam yanıdır şimdi ağrıyan rüzgarın
niçin sütunlarından süzülen ışık

kubbenden dünyayı ışıtmaz
bir kalbi aydınlatıyorsa

pitoresk acılar yaşanmaz burada
ölüm gerçeğidir çünkü bu tuvalin

beyrut

bu belki de bir yangın saklı son perdeleri de çekildi
dünyanın yakın tutulmuş haritaları gibiydi ölümler
birbirine iliştirilmiş taze mezarlar
beyrut
feyruz’un en hüzünlü sesi gibi gelir
civalı bir radyodan sınır ötesi harekâta başlayan
namlusu kırık tüfekler sendedir şimdi
inci gibi dizilen evlerine kurşunlar gerdanına
sokuluyor tacizkâr ve mütereddit
sendedir sessizliği ölümün

bağdat

babası ölenlerin şehridir şimdi
karışlanan alınlara bombalarla
sokaklarındaki şiirleri çaldılar
artık kimdeyse şarkılar
alıp gitsin gitti de bağdat’tan
görsem seni işitsem o günleri

ettekraru ahsen velev ki yüzüm kızgın
veda edilen çöl güzeli bezmişliği
içinden hangi hurma dalını kırdılar
şimdi rüzgâra aylaklık düşmüş
yangın pehlivanların ülkesi
şimşir tarağa sarıldı insanlık körfezinde
petrol kuyularından kan sızarken
saçlarının derdine düştü

Bilal Can

 

 

DİĞER YAZILAR

1 Yorum

  • Ebu Mübeyyen , 31/03/2016

    bizim topraklarımıza yazılmış, beğenmeyiz mi sandınız?

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir