semirmiş gölgelerimiz var, boyumuzdan aşan sözlerimiz gibi
ölü diyojenler sıralanır yolumuza, kör ayaklarla çiğner geçeriz
iri kelimelerimiz var dilimizden taşan, kaynar süt köpürür gibi
kalender şehirler kurarız acemi ellerle, bir fiskeyle yıkar göçeriz
bizi bizden başka kim teselli eder bilemedik aynalar yokken
bir put bir put daha kaç yıl eder diye hesap yapıyor aklımız
o güzel cümlelerimize sunduğumuz kurbanlar henüz canlıyken
bırakın giyotini düşsün meydana saçılsın gizlimiz saklımız
kocaman fikirlerimiz var elimizde taze ekmekmiş gibi sıcak
kırk fırın gezsek kırk yıl bilemeyiz halbuki unun hasını
bir kitabın ilk cümlesi gibi duruyor şu odunlar kırılacak
artık sadece kadim köleler biliyor bir lokma harfin manasını
insanlar, hep insanlar birbirinin içinden birbirine fısıldayan
tahta kurusu şarkılarını dinlerken ağaçların sesini unuttuk
o güzel sesimizin yankısını dinlerken dağlarda uğuldayan
bir yılanın cansız bir bedeni sessizce sarmasını unuttuk
hayatımız tedavülden kalkmadan evvel bir demirci örsünde
dövülmek kader değil de nedir bir ipek böceği kozasında
fanilikte kaynatılmış iplik iplik ruhumuzu eğirip örsün de
ne pişmanlığımıza pişman olalım ne aklımız kalsın rızasında
Süleyman Salih
8 Yorum