Gözyaşlarının yara bıraktığı yüzlere,
Soğuğun kestiği sözlere,
Susan feryatlarla seslenen askeri,
Tarif bile edemeyen
Zindandaki Yusuf görevini üstlenmiş şair
Küfür sayıklayarak uyandırırsa göğsünü
Gözlerinin zifti boyar
Göğün aydınlığını.
Fikir topraklarını,
Ayılma sarhoşluğuyla sulardı
Taşlardan yontulan bardaklarla,
İlk günahını ana karnında öğrenen yüreğini örseleyerek
Ve dayatılanlara dayayıp sırtını
Kredi kartlarından ayraç,
Peçeteden küllükler yaparak
Yıkmaya kastetti
Yalnızca yıldızları gören kaleleri
II
Gönlüne uğramayan İbrahim’i anlatıp
Kabuğuna çekilirken -ayıplanan kaplumbağa misali-
Reddetmeyi ezberleyip küfrü damga eden diller bile
Çekemez safir kurşunları kabuğundan
Nihayetinde tarla sınırlarını
Zihnini biçen kir ile işaretlemeyi
Çözüm bulanlardan kaçmaktı
Ona mürekkep sunan…
Silah tutmadan hatırladığı
Dostlar ve akrabalar
Gecenin zifirinde değil üzerinin yeşilinde
Demlenerek yanık türkülerle
Yaktı nasırlaşmış yüzünü
Namluyu ıslatmış olmanın ürkekliği
Ona soğuğun keseceği kulaklarını hatırlatıp
Kulenin dibinde olan aynayı görmeye iterken
Aynaya yağdırılan emirleri görmeden seyretti ayazın aynaya ettiklerini…
III
Üzerine gelen emirlerden
Yanından geçen kurşun sesleri
Ve anasının dudak izleri
Onu mutlaka korurdu
Kanlı ve günahlı bozkırda.
IV
Saatin sesinden rahatsız hisseden dedesinin ismi
Babasının eğilip kalkmalarını taklit edenlere eşlik edip
Bir demir parçasıyla sıkıştı
Askerin dişlerinin,
Babasının ellerinin arasına…
İnan Gündoğdu