fransızlar sinemada
‘içeriden bir bakış’ ödülü veriyorlar
beatrice’in göğüsleri, şili’de pablo neruda
dışarıdan bakıyorlar hayata
postacılar ve şairler, yaşama sıkıca bağlılar
hiç utanmadan, ölüm yazıyorlar kâğıda
‘güneşin altında yeni bir şey yok’
işten eve yorgun geliyor türk şairi
vakit, her zaman dar
oğlan tırnaklarını yiyor, küçük kız sümüklerini
güneşin altında yeni bir şey buluyorlar
plastik gibi
ruhlarıyla birlikte, gözleri de çekilen şairler
noodle diyorlar adına
MALZEMELER
yüzlerce yıldır, binlerce defa
aynı nehirde yıkanan kelimeler
kimisi parıldıyor kuruduğunda
yeni bir anlama kalb oluyor kimisi
kırılan bir aruz gibi, zamanla
kırılıyor narin kalpleri
sessiz harfler devrim hazırlığında
yeterince dinlendirip, uykularını açtığımda
a f y o n ‘ d a b ü y ü k p a t l a m a !
sağlıklı ve normal insanlar
daha rahat uyusunlar diye
gece yarılarına yüklenen
lüzumsuz mana
kötülük problemine iyimser cevaplar
kudret kalemi, turnusol kâğıdı, bir şair
ve başı olan bir masa
var olması şart değil
o gün hiç tapınılmamış
kıçını devirip, küs yatan bir kadının
koltukta bıraktığı sıcaklık
yeterince tanıdığımızda
imgeleri buharlaşan
dünya tatlısı insanlar
acı gerçeklerle marine edilmiş
tuzlu gözyaşlarıyla
hayır diyebilme sanatının
yaşayan son ustasından
umulmadık bir telefon bildirimi
duygusal yatırımların, gecikmeli faizi
öldüğü kesin ustanın
yaşadığı şüpheli
arzuların barakasına yerleşen kabiliyet
imkân dairesi: kiraya verildi
iç sesin yankısını beyne ileten duvarlar
kimsenin üzerine geldiği yok şairin
onlar, dizeleri bağlayan bloklar
hazza bulanmış hüzün aroması
kahve çekirdeğinin yanında
tanrı parçacıklı
geçim derdiyle derisini değiştiren
can sıkıntısı
ve birinci kat semaya uzanan
bir telgraf direği
HAZIRLANIŞI
ilk olarak anlam denilen meyvenin
çekirdeğini çıkarıp, kabuklarını dilimliyorum
şahsen ben, kudret kalemi kullanıyorum
isterseniz siz, bıçakla da kazıyabilirsiniz
lütfen dikkat ediniz, ne çok kalın
ne de çok ince olsun bilekleriniz
kötülük problemi hariç
bütün malzemeleri atıp, karıştırıyorum
içini yağladığım uygun bir şiir kalıbına
küp şeklinde doğranmış
tanrı parçalarıyla
akşamdan suda bekletilen arzuyu
sezgilerin süzgecinden geçiriyorum
işte bu, kesilen bir süt gibi
aklın üzerine çıkan duygu
kadınların koltukta bıraktığı
silinmeyen tortu
ellerimi yıkıyorum
imgeleri buharlaşınca
kaskatı kesilen kalpleri
bir güzel soyuyorum
gençken patlattığım, çok bilmiş beynimi
önceden ısıttığım 200 derecelik fırında
15 dakika pişiriyorum
birinci kat semadan üzerime düşen taşları
ucuz bir şakayla rendeliyorum
isterseniz siz, meleklerin kanatlarına sığınabilirsiniz
unutulmayan eski aşklarla
yanaklarım pembeleşinceye kadar
bütün imgeleri fırına verip
sonsuza kadar pişiriyorum
bu süre zarfında
bir gözünüz toprakta olsun
avazı çıktığı kadar bağırıp
hiçbir şey söylemeyen şiirimiz, hazır
afiyet olsun
ihtiyaç halini almadan, fırına verdiğim
bu ve diğer tariflerimin
detaylı videolarını izlemek için
tıkanan aort kanalıma
abone olmayı unutma
Bahadır Dadak