Belli olmaz, dilim lâl olur, görmez ellerim
Kalbim, akıl ve sezgi arasında bir şaşkın
Karaya oturur sesim, sular çekilirken
Ne ölümün yakalarını birleştirecek gücüm var
Ne de inşâ edilecek saf bir mabedim!
Belli olmaz, ortak olurum toprağın sessiz bekleyişine
İçinde hapsolduğum o hücreye dönmek isterim
Hummaya tutulmuş gibi titrerken kalbim
Bir selâ verilir, meraklı kulaklar arasından
Huzur budur belki de: sessizce son nefesimi veririm.
Belli olmaz, her adımımda bombalanır bir kent
Sahipsiz bir gölge dolanır peşim sıra
Bir hayati meseleyi daha hasıraltı ederim
Sımsıkı kapatırım perdelerini kuşatılmış ruhumun
Akar kanım ağır aksak, hayat böyle bir şey derim
Belli olmaz, bir günahın elinden tutar arkadaşı olurum
Levvame ağacının gölgesinde gözyaşı döker ruhum
Hz. Âdem’den beri çıplağım, kimseler örtmez üstüm
Eskitirken bedenim ruhumu, tedirgin bulutlar altında
Bir rabıta kuşu dilerim, küçücük kursağında ismim.
Sulhi Ceylan
(Yedi İklim Dergisi, 414. sayı)