“ah, kalbin bulut bulut akan sesi.”
edip cansever
gün ışığı incecik sızdığında tavan arasına
tuttum mahzen renkli zarı bir rüyaya yordum
görsen bir salkım ümit, çocukluğun iştahsız yağmurlarından
ya da bahçesini büyüttüğümüz dalgınlıklardan
tarla kuşunun sakladıkları arasındaydı her şey
kök veren sıkıntı, bezgin bir ufuk, küskün mutluluk
belirsiz bir ayna izledi çizgi çizgi yerküreyi
her balta kendi ağacına takılmış
her dalga kendi denizine
benimse tenimde sönmüş bir yıldız -göğü bilmeden
kalbimden kopan ve sonra
kalbime konup yer altı kanunlarını fısıldayan
dilimin altı kayıplar tekkesiydi değirmenimin içi balçık
bir an için alındım kan sıçrattığım kuyuya
bir an göçmenin gözlerinde aylak bir ele alınan
savrulmuşken göğsümüzde zaman bulut bulut
açalım midye kabuğunu, açalım mı?
yaşamak yanıldıkça ulaştığımız yokuş
her yaş hızla yaklaşırken insan yüklü avcısına
farksızdır şövalye ya da bir yara
kaos bitmemişken içimizdeki gök atlasında
baktım tavan arasında dağılıyor gün
mahzen renkli zar gözlerimizin arasında
Sinem Çağlancı