Senin bildiğin sayfalar koydum önüme: Sarı ve hışırtılı
Yanına ayrık otları yanına parçalanmış cümleler yanına delinmemiş inziva çadırımı
Fotoğraf fotoğraf söktüm sonra
Levh-i mahfuzdaki defne yapraklarını ve ağrıları
Kollarımda yeni bir tuğlanın, rasyonel projelerin ilk yarım kalmışlığı
Dağınık ve huzursuzken
Işık bile sızıyor derdim iskambil kağıtları ile kapattığım içime
Kırık parmaklarımın uzanabildiği ıslak çocuklara
Çam iğnelerini ve dağları anlatırdım bu yüzden
Bu yüzdendi dilimin ilk dersi: ay ve akrep
Akrep ve ay dar paçalı sevgilerimizin nişanı
Güvercinlere yakın ama eski bir masada
Bilmediğim bir kan sıçradı kitaplarıma
İbrahim’in boynundaki, Musa’nın görmek isteyişi gibi
O ilk kanda tabularıma değdi kül rengi sancılar
O ilk kanda değirmenin boynuna astılar satırlanan taşları
Sevmek ve tozlanmak iddiasıydı hayatın
Senin bildiğin sayfalar koydum önüme: Sarı ve iğnelenmiş
Yanına ayrık otları yanına patlamamış şah damarımı
Kalemi kavrayamayan çocuklara uzattım gölgemi
Suskun ve kıyamdaydım
Vurulmamıştım bile oysa gözlerime bakmasaydım aynada
Sinem Çağlancı
1 Yorum