ben ellerimde çiçekler yaprakları adım adım düşerek yere
bu yağmurda ıslanıyordum üşümüyordum
ortasına diz çöktüğüm toprak boyun eğmemişliğimdi
yaşlılığımı damlalar saklar sanıyordum
gelir bir gün gelir yaşama çıktığım bu sokak
şeffaf bir beyazlıkla bürünür akıl almaz şekillere
iki el bir baş bu dünyanın bana değmemişliğiydi
derim buz külçeleri değil hep ellerim
meryem değil adım düşmeyecek hiç yere
olmuyor mu göğsümün kaynadığı günler
toprağı ölüme değil de yeşermişliğe dokunur gibi okşadığım
benim bir yanlışı sevdiğim olmuyor mu
kalıp bir kederi izlemek yerine çekip gittiğim
sevinci muhtaç günler için saklamadım hiç
biliyorum bir çocuğun kimseden sakınmadığı kahrı
yeter de artar yanmamızın haklılığına
yine de serçeleri izliyorum pervazlarda çatırdayan yürüyüşlerini
imzaların kopardığı kıyametin sesini kısarak
anlamam demiştim diyorum hâlâ benim yalnız
devlet evrakları değil yanındaki kalem çekiyor dikkatimi
eski dostumun kelimelerini duyumsadıkça
ne bin yılı diye haykırasım geliyor
şu dünyada bir yıl görmemişim
koşuyorum kaynıyorum duruyorum ağlıyorum
yetişmek için yıldızlara
Nazlı Nesibe Kılıçoğlu