Bünyamin K. için Bir Kronoloji Denemesi – 2

 

1991

mart ayında babası alaiddin hoca vefat etti.

iki yıl sürecek olan umran yayınlarında grafikerlik-musahhihlik-mizanpaj işlerine başladı, haftanın üç gününü istanbul’da dört gününü bursa’da geçirdi bu dönemde.

1995 yılına kadar yılda birkaç kez dergah dergisine şiir göndermeye başladı.

” bursa sokaklarında uzunca bir zaman, suluboya eskizleri yaptım; yine yanımdaki şiirini yazdığım dönem…”

1992

bursa – osman gazi’de 21 ocak’ta suluboya ve ağustos’ta da şefik bursalı sanat galerisinde kara kalem sergisi açtı.

“hayrullah safa, hasan yasin ve beş on arkadaşıyla bu yıllarda ve sonrasında tanıştım. maraş’ta ilk arkadaşım hayrullah safa idi desem doğru olur. lise yıllarımda ve öncesinde sıkı fıkı gençlik arkadaşlığı yaptığım kimse yoktu. safa’da beş altı yaş küçüktü benden. ben bursa’da iken büyük çimento kağıtlarına ya da onlarca sayfa dolusu mektuplar yazardı bana; rimbaud’dan boudelaire’den dizeler yazardı kocaman harflerle. rimbaud’nun verlaine’nin ve belirgin türk şairlerinin adı sık sık geçerdi mektuplarımızda. ben cemaat evlerinde masada, o bir yamuk taburede şişelere yaslanarak soğuktan titreyerek yazardı mektuplarını.”

 

umran yayınları’nda çalışmasına karşılık olarak ilk şiir kitabı yanımdaki’yi bu yayınevinden çıkardı.

“yanımdaki kitabı, pramatüre doğmuş bir kitaptır.’ demişti yasin mortaş. öyleydi. ıçinde on beş yaşındayken yazdığım ilk şiirler de bulunur. pramatüre doğmuş bu kitap, hiç alakası olmayan, şiir dışı bir konuyu etkiledi: üniversite birinci sınıfta başlayan platonik aşkın ibresini olumluya çevirdi. “

” ikinci yeniyi, seksen kuşağını vs. vesilesiyle tanıdığım adem turan’la tanıştım. yasin doğru’nun çizgi kitabevinde sohbet ederdik. çizgi kitabevinden adem turan’ın seçtiği 100 kadar kitabı aldım.”

1993

şiirler yazıyordu fakat gönderdiği dergilerden olumlu karşılık bulamıyordu.

ilk şiiri uludağ üniversitesi’nin sanat-edebiyat bülteninde neşredildi.

11-17 mayıs’ta bursa – osmangazi’de ikinci suluboya sergisini açtı.

“bir telefon kabininde turgut özal’ın öldüğü haberini alıp ağladığımı hatırlıyorum, demek ki o zaman; sağ iken de seviyormuşuz özal’ı.”  bu sevdiğim kızla olan ilk telefon görüşmemdi. sonra sadece bir kez daha görüştük

“erdem beyazıt ile bursa’da iki kere sohbet ettiğimizi hatırlıyorum. yanımdaki’ni hediye etmiştim erdem beyazıt’a. rasim özdenören’le de aynı günlerde tanıştığımızı, bursa’da kültür park’ta sohbet ettiğimizi anımsıyorum. o günlerde bursa’da bir kitap fuarı vardı.”

1994

dedesi öldü.

“dedem ölmeden önce üç-dört ay önce hasta yatarken bir yemek yapmıştık dayımla. hâlâ içime batar, nasılsa düşünememişiz, iyi bir kavurma yapamamışız. lezzetli yemeği, et yemeğini severdi. lisedeyken atını  kaçırmıştık dayımla. bizim için tedirgin olmuştu, bu son atı, huysuz bir attı. hatta dedemin bir göğsünü ısırarak kopartmıştı bu at. ne avratla ne atla geçinebildi. son zamanlarında ellerindeki nasırlar iyice geçmişti. nasırlı elleriyle sobadan közleri alırdı, öyle nasırlıydı elleri. dedemle ilgili içime batan, yıllarca batan birkaç anım olmuştur.”

final sınavlarından önce bursa’yı terkettiği için okulu bir yıl uzattı. 11 ekim’de evlendi.

“sezai karakoç, hafta sonlarında bursa’ya gelirdi.benim de oturduğum fışkırık caddesinde diriliş partisi’nin binası vardı, buradaki siyasî sohbetlere katılırdık. ıhsan deniz, en arkada oturur ve hep sakız çiğnerdi. partideki bu sohbetlere cahit çollak, yasin doğru, mahmut kanık, kadir atlansoy, ziya faruk aksakal, rasim demirtaş gibi isimler katılırdı. daha sonra insan saati dergisinde birlikte olduğumuz özgür suuçak ve erdal tatlı ile beraber giderdik bu sohbetlere. sezai bey, o dönemde diriliş dergisinin dört ciltlik yedinci dönemini hediye etmişti bana.”

“nuri demirci ile iki-üç yıl bitişik sokaklarda yaşamışız, ama çok sonra tanıştık.”

bursa – tömer sergi salonunda 21-31 mart’ta suluboya sergisi açtı.

1995

bursa’da özel bir okulda henüz diploma almamasına rağmen çalışmaya başladı. bu yılın sonunda okulu bitirdi. 26 ekim’de ilk çocuğu nilüfer meyan doğdu.

kırağı edebiyat dergisinde şiir yayınladı, şiirlerinin edebiyat ortamında dolaşıma girmesi bu şiirle başladı. on yedi sayı çıkan insan saati dergisinin editörlüğünü yapmaya başladı.

“bursa da bir bekar evinde kısa samsun içen, yemeklerde mutlaka zeytinyağı kullanan iki odalı evimizin ikinci odasında kim uyusa mutlaka albasanlar gören iki arkadaştık. sonra salem içen hüsnühat yapan, bir şiiri 99 sayfa olan işadamı ziya abi ve sonra üç öğün yemeğini lokantada yiyen. tek başına yaşayan, babasından kalma kiralarla gününü gün eden rasim abi … musa aydın adlı bir öğretmen arkadaş, iki tiyatrocu birkaç ilahiyatçı birkaç resim öğrencisi…kendini ateist nurcu ibdacı komünist sayanlarla albasmayan odada geç saatlere kadar oturur konuşurduk.

ziya abi zengindi, bir tekstil fabrikası kurmuş hatta ermeni ve yahudi işadamlarına ihracat yapıyordu. hiçbirimizin şiiri ve başka yazımları dergilerde çok istesek de yayınlanmamıştı. bursa’daydık. ekip böyle oluştu. sonra insan saati dergisini çıkardık.”

1996

ikinci şiir kitabı ‘dağ hazırlığı’ yayınlandı. kitap ‘insan saati yayınları”ndan çıktı. temmuz’da bursa’dan maraş’a taşındı, burada özel bir lisede çalışmaya başladı. ınsan saati dergisi, maraş’tan yayınlanmaya devam etti.

“bursa’daydık … bir gün gömülmek istediğim, bunun için vasiyet verdiğim pınarbaşı mezarlığına yakın tahtakale, fışkırık caddesi arap bilmem kim yatırının dört metre doğusunda bir artı bir dairede… ben öğretmendim. ziya abi, rasim abi ve nurcu komunist ateist ibdacı vs arkadaşlara dergi hususunda kızdığım bir gün çalıştığım kurumla ipleri koparıp  maraş’a taşındım.

maraş’ta bugün pikniğe bile gitmeyeceğim yirmi kişi hayecanla bekliyordu beni. yirmi kaypak türk…”

” ziya abi, maddî destek vermesi için kendisi gibi iş adamı olan abisiyle irtibat kurmamızı sağladı. bu iş adamı; mehmet akif ersoy’un, necip fazıl’ın şiirlerinden ilk sayfaya koymamız karşılığında maddî  destek olacağını söyledi,  koymadık.”

” dergiyi çıkarmak için önce elektronik daktilomu sattım. öğretmenlik maaşımın yarısını dergiye yatırıyordum. daha sonra evdeki televizyonu yine dergi için sattım. arkadaşlardan söz verilmiş maddî destek alamadım, musa aydın haricinde…

1997

üç yıl aradan sonra kahramanmaraş’ta ocak ayında dsi sergi salonunda karışık teknik sergi ve  valilik sergi salonununda haziran ayında suluboya sergisi açtı.

15 temmuz’da “balıkesir ordu donatım yedek subay okulu’nda askerliğine başladı. 15 kasım’da sivas’da temeltepe’de mühimmat deposunda askerliğine devam etti. muhafız takım komutanlığı yaptı. askerlik yaptığı dönemde, insan saati dergisini ali büyükçapar yönetti.

“askerde  dosyamı gördüm: sakıncalı personel…”

” birçok subay, astsubayın dönemimde askerden atıldığına şahit oldum.”

” askerde komutanlık yaptığım dönemde üç intihar teşebbüsü olmuştu.”

1998

aralık’ta terhis oldu. çalıştığı özel okula gittiğinde okul idarecileri, kendisiyle çalışmak istemediklerini söylediler.

” askerliğimin sivas döneminde kışlaya boydan bir atatürk resmi yapılacaktı. görev bana verildi. kışla komutanına resmi bir haftada bitirebileceğimi söyledim. bölük komutanı ‘boş ver, bir ayda bitsin o resim’ dedi. resmi yaptım, kışlanın giriş bölümüne asıldı. ankara’dan bir general kışlayı teftişe geldi. resmi yapanı istetmiş, komutanın huzuruna çıktım. ‘bu ne biçim atatürk?’ dedi. ‘komutanım bire bir çalıştım.’ dediğimde ‘atatürk dediğin 1.90 olur evladım’ dedi ve resmi indirtti. sonra resimdeki atatürk’ü uzun boylu hale getirdik.”

“eksi kırk derecelerin görüldüğü o kışta günde kırk bardak çay içerdim, çay ocağındaki askere ‘kırkıncı bardakta’ haber vermesini söylerdim. saat beş olup kışladan ayrılırken o zamanın parasıyla elli bin lira öderdim çay ocağına. beş çay, bir sakız parasına denk geliyordu.”

“askerde milli halterci, hamam sepetçisi oldu. ıdari hakim olan birini, askeri gazinodaki televizyondan sorumlu yapmışlardı. takım komutanlığı yaptığım ve bölük komutanlığına vekalet ettiğim altı aylık dönemde postacım benden sekiz yaş büyük, istanbul’da bir şirketin genel müdürü olan, nizamiyenin önünde bmw arabası duran biriydi.”

1999

milli eğitim bakanlığı’nın kadrolu öğretmeni olarak kahramanmaraş-merkez’de çalışmaya başladı. ınsan saati dergisini kapattı. şiirlerini “bünyamin küçükkürtül” imzası yerine “bünyamin k.”yı kullanmaya başladı.

“bir bilgisayar edinemeyeceğimi düşünerek ‘türk şiiri antolojisi’ satın alırken yanında verilen cd’yi almamıştım.”

2000

sürekli okul ve ev değiştirdiği milli eğitim’teki öğretmenlik yıllarının ikincisi. bisiklete binmeyi öğrendi.

“üçüncü şiir kitabıma giren şiirlerin çoğunu 1998 de sivas ta asker iken yazdım”

2001

ikinci çocuğu ali sezai doğdu.

2002

kahramanmaraş’ta valilik sergi salonunda lavi-suluboya sergisi açtı.

üçüncü şiir kitabı “hiçbir baloda yokum” şule yayınları tarafından yayınlandı.

” çoğu kaşgar’da ve dergah’ta yayınlanan şiirlerim üçüncü kitabı oluşturdu. dosyayı mustafa kutlu’ya göndermiştim, o da ali ural’a göndermemi istedi. ali bey daha sonra kitabımı yayınevi adına cahit zarifoğlu yarışmasına göndermiş, beni telefonla arayıp söylemişti.”

2003

“hiçbir baloda yokum” kitabıyla cahit zarifoğlu adına düzenlenen şiir ödüllerinin birincisinde jüri özel ödülü aldı. az şiir yayınladığı bir dönem.

“zarifoğlu ödülünden ötürü aldığım 1000 lirayla bir ford taunus aldım.”

 

 

DİĞER YAZILAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir