Bilal Can, şiir yazma nedenleri anlattı.
***
Şiir yazıyorum çünkü, nedeni yok, çünküsü yok.
Allen Ginsberg
ıv.
Şiir, cümleyi ortasından çözüp başını sonuna bağlamaktır. Geriye kalanı suratlara çarpmaktır. Çünkü şiirin ortası yoktur, o ya hep iyidir ya da hep kötü.
ıx.
Şiirin süsü olmaz. O hayatın seslerini heybesine katmış insanların işidir.
vıı.
Hallac-ı Mansur: ‘Cehennem acı çektiğimiz yer değildir.’ der, şair cehennem acısının dehşetini şimdiden duyurmaya çalışır. Dünyanın, ötelerden gelen bu sese kulak vermesini ister. Gerçek şiir bu sesi duyurandır.
vı.
Eylem. Şair bir eylemcidir. Tüm eyyamların ortasında gerçek sesi tanır ve bu sesin yayılması için misyon üstlenir. İnsan tamamen eylemdir, şair bu eylemi belirgin kılandır. Sözün değerini bilir çünkü ve sözün anlama dair kuracağı düşünceleri vardır. Arı bir nefesi istekler. Berraklığı savunur çünkü bulanıklık; zihnin karmaşasından, kendini bulamamasından kaynaklanır.
xı.
Abartma payını kendimde saklı tutuyorum. Çünkü diyorum, güneş gözlerimizi kamaştırdıkça, sırtımızı sıvazlayacak mutluluk hayalini lirik mırıltılarla sayfaya dökmeye devam edecek şairler. Hep lirik mırıltılarını gecenin karanlığında mutluluk adıyla toplamaz insanlar. Acının susturduğu, hüznün yamulttuğu pencereleri de var evlerin. Her birinden acı, ağır vasıtalı arabalar gibi geçer de çoğu kimse bilmez. Acı düştüğü yerde ağırdır başka yerde adı bile bilinmez. Dünya kendini kımıldattığında, gerçek resmin görünen bir tarafı böyledir.
ııı.
Şiirin bir niyeti vardır. Bu niyet şairin niyetiyle bağlantılıdır. Şair neyi söylemek istemişse şiir bunun tersini yapar. Çünkü hayatın ölümle bağlantısı, ölümün hayatla bağlantısıyla aynı değildir. Ölüm, hayatın gerçeğidir fakat hayat, ölümün gerçeği değildir.
Fotoğraf albümlerimizden tanırız en çok kendimizi, her bir karesi hayatımızın bir döneminde bizim saklı kalmış yanlarımızı gösterir. Bu bir miras gibi olur ve kimi zaman devreder ertesi yarınlara. Abartarak, genişleyerek büyür içimizde çılgın nefes, bu acı deriz bu acı; dağ başlarındaki dumanlar gibi başımızın efkârıdır, tütünle uslandırarak onurlandırırız içimize girişini.
Tırnaklarımı saplaya saplaya yırtacağım bir deniz hayalini barındırıyorum içimde. Haritalar bu denizleri nasıl barındırmışsa üzerinde, ben de üzerimdeki yükün ağırlığıyla meydan okuyorum: İnsanın kendiyle savaşı bitmeyecek.
Dün kendimle birlikteydim, ertesi günün yalnızlığını hesaplayıp bölüştürdüm iki eşit parçaya. İnsan kendine de adil davranmalı. Acıyı eşit iki parçaya bölebilmeli. Zor da olsa bunu başarabilmeli. Sabır demeli ve ardından büyükçe beklemeli, içine umutları katıp üzgünce de olsa bekletebilmeli.
Şiir işte tüm bu gizlerin ve aşikârların adına değip, çarpa çarpa tufan biriktirir.
vııı.
Meselesi olan insan, dünyaya meydan okur. Şair ise, meselenin kökünden dünyaya meydan okur. Tüm yılgınlıklarını, üzerinde biriken tüm yüklerin birlikte izlenme isteğidir şiir.
x.
Gözden çıkarılmışız.
Her insan kafataslarından mahzenlere düşüyor. Uzun koşular yaparak bir yerlere yetişmeye çalışıyorlar. Yoksullar oysaki en zengini bile. Yoksullar zenginliklerini bilmiyorlar. Şehirler, kendine kızgın güneşin ışığıyla boğuluyor. Her şehir bir mıh gibi yapıştırılmış haritaya. Her şehir sıkılgan aynalardan yansıyan gülüş gibi. İçimizden geçen şehirleri toplayıp kesiyoruz atlasımızdan. Bir yanımız Beyrut diyor, bir yanımız Stocholm. Bir yanımız gözleri kurumuş, hançeremizden bize batan şehirler oluyor. Bir yanımız sahra kuşları, şarkılar söyleyerek durmak istiyoruz. Şiir gibi bir mermimiz var, çünkü yaşamak ezber bozan bir şeydir.
Gidilmemiş şehirlerin düşlerini neden kurar ki bir insan? İçinde kaç şiir ölmüşse, o kadar şehir yaşar şairin içinde.
v.
İnsan şiiri yaşar. Bu yüzden her insan gibi şair de ölür fakat şiir ölmez.
ıı.
“Şair olan yaşar.” cümlesinde yaşamanın getirdiği tüm yılgınlıkların, hüzünlerin, acıların, cinnetlerin resmini görmek mümkündür.
xıı.
Şiir yazıyorum, çünkü ölümlü dünyanın insan biçimli yaşantısına sahibim. Kendiyle sorunlu milyonlarca insandan biriyim ve canım çok sıkılıyor.
ı.
Not: Bu yazı seri halinde devam edecektir.
3 Yorum